Arap parası oturduğunuz yerden size gelmez
Son yıllarda Arap dünyası ile Türkiye arasında gelişen siyasi ilişkilerin iki ülke arasındaki ticareti de geliştirmesi için birçok ticari işbirliği anlaşması yapıldı. Abu Dabili iş adamı Rashid Al Kindi’ye göre ise Arap dünyası ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler siyasi ilişkilerin gölgesinde kaldı. Kindi, ticaretin geliştirilmesi için ekonomi bakanının, dışişleri bakanının gittiği her yerde uçağında bulunması gerektiğini söylüyor. 
METİN ALGÜL / metin.milat@gmail.com
Türkiye’de başta gıda olmak üzere birçok alanda ticaret ve yatırım yapan Abu Dabi’nin iş adamlarından Rashid Al Kindi, Türkiye’nin bir takım politik hareketler yaparak Arap yatırımlarının Türkiye’ye gelmesini beklemesinin doğru olmadığı ve bu yatırımların oturarak gelmeyeceğini söylüyor. Arap sermayesinin ve yatırımının gelmesi için öncelikle Türk iş adamlarının Arap ülkelerine giderek Türkiye’yi daha fazla tanıtması gerektiğini düşünen Al Kindi, “Arap sermayesinin Türkiye’ye gelmesinde öncelikle devlet daha sonra ise Türk halkına büyük görev düşüyor. Körfez bölgesinin insanı hiçbir zaman ‘bu seferlik bunu deneyelim’ demez. Körfez halkı yönlendirme bekler. Siz Arapları yönlendirmedikçe onlar buralara gelmez” diyor.
Turizm, ticaret ve yatırımın birbiriyle bağlantılı olduğunu söyleyen Rashid Al Kindi, Londra’da otellerin çoğunun Abu Dabililere ait olduğunu ve bu otellerin misafirlerinin ise Arap olduğunu söylüyor. Al Kindi, İstanbul’da Arap yatırımcılar otel satın alırsa, bunun beraberinde turizmi, ticareti ve yatırımı getireceğini düşünüyor. İstanbul’u dünya arenasında tam anlamıyla temsil edilmediğini söyleyen Al Kindi, Arapların çoğunun Paris ve Londra’daki bütün müzeleri bildiğini oysa İstanbul’daki İslamiyet’in izlerini taşıyan çok özel müzeleri bilmediklerini belirtiyor.
Türkiye’yi yatırım yapılabilecek bir ülke olarak görüyor musunuz?
Uzun zamandır Türkiye’nin politik arenada çözümlemeye çalıştığı konularla alakalı ciddi anlamda zaman ayırdığını görüyorum. Politik olarak Türk hükümeti gerçekten ciddi işlere imza atıyor ama bunun yanında politik anlamda çözmeye çalıştığı konularla alakalı gösterdiği çabanın en az birkaç mislini ekonomi bakanlığı vasıtasıyla ekonomik işlerle alakalı konularda da çözümler getirmeye yönelik çalışmalar yapmasını bekliyoruz. Dışişleri bakanlığının politik arenadaki çalışmaları güzel ama ekonomik arenada da en az o kadar başarılı olmalarını en az o kadar dikkatli olmalarını bekliyoruz. Çünkü Avrupa artık bizim için her yönüyle yaşlı bir pazar. Nüfusu itibariyle biz Avrupa’nın geleceğini artık yavaş ve yaşlı görüyoruz ama aynı anda Türkiye’nin ise Ortadoğu ve diğer ülkeler ile ortak noktada olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin aynı zamanda Müslüman ve Sünni olması bizim için çok önemli. Bunun yanı sıra Türkiye üretimiyle, ticareti ile ciddi bir pazar. Bu noktada Türkiye ile olan ilişkilerimizin hem ticari hem yatırım anlamında çok daha güçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye bize ekonomik anlamda ne kadar yaklaşırsa biz de en az o kadar ekonomik anlamda Türkiye’ye yakalaşacağız. Türkiye’nin ekonomi bakanının dışişleri bakanının her gittiği yerde uçağında bulunması gerekiyor ki bu sayede ilişkilerimizi daha fazla güçlendirelim.
TURİZM VE TİCARET BİRBİRİNİ BESLEYEN İKİ KAYNAK
Avrupa yatırım yapan birçok Arap sermayesi var. Türkiye’nin bu sermaye için çok uygun ortam sunduğu söyleniyor. Bu yıl Avrupa’da krizin daha da derinleşeceğini düşünürsek Arap sermayesi Türkiye’ye kayar mı?
Aslında turizm ve ticaret birbiriyle çok paralel giden birbirini besleyen iki ana kaynak. Siz Türkiye’de oturarak bu yatırımların gelmesini bekliyorsunuz. Bir takım politik hareketler sağlayarak bu yatırımların Türkiye’ye gelmesini beklememelisiniz. Arap sermayesinin ve yatırımın buraya gelmesi için öncelikle sizlerin Arap ülkelerine gitmesi lazım. Sizler gelip oralarda kendi ülkenizi temsil etmelisiniz. Şu an yapılanlar bence yeterli değil. Çok daha fazla Arap ülkesine gidip kendinizi tanıtmalısınız. Siz kendinizi oralarda temsil ettiğiniz zaman Arapları buraya daha rahat davet edebilirsiniz. Araplar burayı gördüğü zaman buradaki yatırım fırsatlarını daha fazla değerlendirecektir. Örneğin geçenlerde Nişantaşı’nda gezerken bir yer gördüm. Yanımdaki arkadaşıma bunun ne olduğunu sorduğumda okul cevabını alınca çok şaşırdım. Şehrin göbeğinde milyon dolarlık bir bina var ama siz bunu değerlendiremiyorsunuz. Tam bir otel olabilecek ya da çok ciddi yabancı bir yatırım gelip burada karlı bir işe imza atabileceği yerde bir lise var. Aslında devletinizin burada bunu görüp yabancı yatırımcıları çekmek için çaba sarf etmesi gerekiyor. Özellikle Türkiye’de otel yatırımı yapmamız sağlanmalı. Bakın Londra’da otellerin çoğu Abu Dabili yani Arap yatırımıdır. Bu ne demek yani Arap yatırımcı gelip burada otel satın alırsa bu otel en çok misafiri tabii ki Araplar olacaktır. Çünkü turizm yatırıma sebebiyet verir, yatırımda geldiği vakit beraberinde turizm getirir turizm ile birlikte ticaret de artar. Bunların hepsi birbirinden ayrılmayan bir zincirin halkalarıdır.
Sizce Türkiye bunun için uygun ortam sağlıyor mu?
Arap sermayesinin Türkiye’ye gelmesinde öncelikle devlet daha sonra ise Türk halkına büyük görev düşüyor. Körfez bölgesinin insanı hiçbir zaman “ bu seferlik bunu deneyelim” demez. Körfez halkı yönlendirme bekler siz Arapları yönlendirmedikçe onlar buralara gelmez. Bu noktada Türk yatırımcılara çok fazla görev düşüyor. İstanbul ciddi anlam dünyada çok popüler bir şehir olduğunu düşünüyorum ama potansiyelini bulmuş bir şehir değil. İnsanlar Dubai’ye geliyor görmek için… İnanın Dubai’de alışveriş haricinde görülecek hiçbir şey yok. Ama ilginç olan İstanbul’daki fiyatların Dubai’den birçok anlamda çok daha ucuz. İstanbul’u tam anlamıyla dünya arenasında temsil edemiyorsunuz. Örneğin buradaki birkaç müze dışında kimse müzeleri bilmiyor. Arapların çoğu Paris ve Londra’daki bütün müzeleri bilir ama İstanbul’daki müzeleri bilmiyorlar. Oysa İstanbul’daki müzeler İslamiyet’in izlerini taşıyor. Türkiye’nin Avrupalı turistlere bakmasının çok anlamı yok. Avrupalı turist buraya gelir ve sadece gezer. Ama bizler buraya geliriz ve alışveriş yaparız, İstanbul’a parayı gömüp gideriz. Türkiye’nin yapması gerek çok iş var çünkü daha potansiyelini tam olarak kullanmıyor.
İSTANBUL GEÇİŞ DEĞİL, VARIŞ NOKTAMIZ OLMALI
Peki, bunu nasıl yapabilir?
Siz bu ülkeyi bizim insanlarımızın tam anlamıyla tanıyabileceği pozisyona getirmediniz. Bu iş nasıl başlar derseniz, özellikle turizm yatırımında destek verip uygun ortam sağlarsanız Araplar buraya gelir oteller açar. Otel zinciri açtığınız zaman Araplar önce kendi milletinin insanını buraya taşıyacaktır. Bu sayede ülkeniz daha fazla tanınacaktır. Öncelikle turistik anlamda ülkenizin Araplara tam anlamıyla tanıtmanız gerekiyor. Benim Almanya’da evim var ama oraya gitmeden önce İstanbul’a gelip bir hafta burada kalıyorum. Benim gibi birçok Arap olduğunu biliyorum. Bizler İstanbul’u transit geçiş alanı olarak görmek istemiyoruz. Bu yüzden burada daha fazla yatırım yapmak, ev almak istiyoruz. Örneğin Almanya’da aldığım evlerin aynısını İstanbul’da çok daha pahalı. Bu noktada Almanya’da veya Londra’da gayrimenkul yatırımı yapmak Türkiye’de gayrimenkul yatırımı yapmaktan daha kolay. Bunun önünün açılması için çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede İstanbul bir geçiş noktası değil varış noktamız olur.
Türkiye’de hangi sektörlere yatırım yapıyorsunuz?
Ticari anlamda gıda, içecek, tekstil ve sağlık turizm üzerine çalışmalar yapıyorum. Şu an Esteworld saç ekimi firması ile beraber çalışmalar yapıyoruz. Onların Dubai temsilcisiyim. İleriki zamanlarda Arap dünyasından buraya hasta getirmek istiyoruz. Bir diğer yatırımım ise gıda ve içecek üzerine. Koska, Özkaynak Su, Seyidoğlu gibi birçok markanın Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bir nevi temsilcisiyim yani çözüm ortağıyım. Bazı tekstil markaları ile ilgili ortak çalışmalar yapıyorum. Özellikle ayakkabı üzerine ortaklık yapıyoruz.


METİN ALGÜL / metin.milat@gmail.com
Türkiye’de başta gıda olmak üzere birçok alanda ticaret ve yatırım yapan Abu Dabi’nin iş adamlarından Rashid Al Kindi, Türkiye’nin bir takım politik hareketler yaparak Arap yatırımlarının Türkiye’ye gelmesini beklemesinin doğru olmadığı ve bu yatırımların oturarak gelmeyeceğini söylüyor. Arap sermayesinin ve yatırımının gelmesi için öncelikle Türk iş adamlarının Arap ülkelerine giderek Türkiye’yi daha fazla tanıtması gerektiğini düşünen Al Kindi, “Arap sermayesinin Türkiye’ye gelmesinde öncelikle devlet daha sonra ise Türk halkına büyük görev düşüyor. Körfez bölgesinin insanı hiçbir zaman ‘bu seferlik bunu deneyelim’ demez. Körfez halkı yönlendirme bekler. Siz Arapları yönlendirmedikçe onlar buralara gelmez” diyor.
Turizm, ticaret ve yatırımın birbiriyle bağlantılı olduğunu söyleyen Rashid Al Kindi, Londra’da otellerin çoğunun Abu Dabililere ait olduğunu ve bu otellerin misafirlerinin ise Arap olduğunu söylüyor. Al Kindi, İstanbul’da Arap yatırımcılar otel satın alırsa, bunun beraberinde turizmi, ticareti ve yatırımı getireceğini düşünüyor. İstanbul’u dünya arenasında tam anlamıyla temsil edilmediğini söyleyen Al Kindi, Arapların çoğunun Paris ve Londra’daki bütün müzeleri bildiğini oysa İstanbul’daki İslamiyet’in izlerini taşıyan çok özel müzeleri bilmediklerini belirtiyor.
Türkiye’yi yatırım yapılabilecek bir ülke olarak görüyor musunuz?
Uzun zamandır Türkiye’nin politik arenada çözümlemeye çalıştığı konularla alakalı ciddi anlamda zaman ayırdığını görüyorum. Politik olarak Türk hükümeti gerçekten ciddi işlere imza atıyor ama bunun yanında politik anlamda çözmeye çalıştığı konularla alakalı gösterdiği çabanın en az birkaç mislini ekonomi bakanlığı vasıtasıyla ekonomik işlerle alakalı konularda da çözümler getirmeye yönelik çalışmalar yapmasını bekliyoruz. Dışişleri bakanlığının politik arenadaki çalışmaları güzel ama ekonomik arenada da en az o kadar başarılı olmalarını en az o kadar dikkatli olmalarını bekliyoruz. Çünkü Avrupa artık bizim için her yönüyle yaşlı bir pazar. Nüfusu itibariyle biz Avrupa’nın geleceğini artık yavaş ve yaşlı görüyoruz ama aynı anda Türkiye’nin ise Ortadoğu ve diğer ülkeler ile ortak noktada olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin aynı zamanda Müslüman ve Sünni olması bizim için çok önemli. Bunun yanı sıra Türkiye üretimiyle, ticareti ile ciddi bir pazar. Bu noktada Türkiye ile olan ilişkilerimizin hem ticari hem yatırım anlamında çok daha güçlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye bize ekonomik anlamda ne kadar yaklaşırsa biz de en az o kadar ekonomik anlamda Türkiye’ye yakalaşacağız. Türkiye’nin ekonomi bakanının dışişleri bakanının her gittiği yerde uçağında bulunması gerekiyor ki bu sayede ilişkilerimizi daha fazla güçlendirelim.
TURİZM VE TİCARET BİRBİRİNİ BESLEYEN İKİ KAYNAK
Avrupa yatırım yapan birçok Arap sermayesi var. Türkiye’nin bu sermaye için çok uygun ortam sunduğu söyleniyor. Bu yıl Avrupa’da krizin daha da derinleşeceğini düşünürsek Arap sermayesi Türkiye’ye kayar mı?
Aslında turizm ve ticaret birbiriyle çok paralel giden birbirini besleyen iki ana kaynak. Siz Türkiye’de oturarak bu yatırımların gelmesini bekliyorsunuz. Bir takım politik hareketler sağlayarak bu yatırımların Türkiye’ye gelmesini beklememelisiniz. Arap sermayesinin ve yatırımın buraya gelmesi için öncelikle sizlerin Arap ülkelerine gitmesi lazım. Sizler gelip oralarda kendi ülkenizi temsil etmelisiniz. Şu an yapılanlar bence yeterli değil. Çok daha fazla Arap ülkesine gidip kendinizi tanıtmalısınız. Siz kendinizi oralarda temsil ettiğiniz zaman Arapları buraya daha rahat davet edebilirsiniz. Araplar burayı gördüğü zaman buradaki yatırım fırsatlarını daha fazla değerlendirecektir. Örneğin geçenlerde Nişantaşı’nda gezerken bir yer gördüm. Yanımdaki arkadaşıma bunun ne olduğunu sorduğumda okul cevabını alınca çok şaşırdım. Şehrin göbeğinde milyon dolarlık bir bina var ama siz bunu değerlendiremiyorsunuz. Tam bir otel olabilecek ya da çok ciddi yabancı bir yatırım gelip burada karlı bir işe imza atabileceği yerde bir lise var. Aslında devletinizin burada bunu görüp yabancı yatırımcıları çekmek için çaba sarf etmesi gerekiyor. Özellikle Türkiye’de otel yatırımı yapmamız sağlanmalı. Bakın Londra’da otellerin çoğu Abu Dabili yani Arap yatırımıdır. Bu ne demek yani Arap yatırımcı gelip burada otel satın alırsa bu otel en çok misafiri tabii ki Araplar olacaktır. Çünkü turizm yatırıma sebebiyet verir, yatırımda geldiği vakit beraberinde turizm getirir turizm ile birlikte ticaret de artar. Bunların hepsi birbirinden ayrılmayan bir zincirin halkalarıdır.
Sizce Türkiye bunun için uygun ortam sağlıyor mu?
Arap sermayesinin Türkiye’ye gelmesinde öncelikle devlet daha sonra ise Türk halkına büyük görev düşüyor. Körfez bölgesinin insanı hiçbir zaman “ bu seferlik bunu deneyelim” demez. Körfez halkı yönlendirme bekler siz Arapları yönlendirmedikçe onlar buralara gelmez. Bu noktada Türk yatırımcılara çok fazla görev düşüyor. İstanbul ciddi anlam dünyada çok popüler bir şehir olduğunu düşünüyorum ama potansiyelini bulmuş bir şehir değil. İnsanlar Dubai’ye geliyor görmek için… İnanın Dubai’de alışveriş haricinde görülecek hiçbir şey yok. Ama ilginç olan İstanbul’daki fiyatların Dubai’den birçok anlamda çok daha ucuz. İstanbul’u tam anlamıyla dünya arenasında temsil edemiyorsunuz. Örneğin buradaki birkaç müze dışında kimse müzeleri bilmiyor. Arapların çoğu Paris ve Londra’daki bütün müzeleri bilir ama İstanbul’daki müzeleri bilmiyorlar. Oysa İstanbul’daki müzeler İslamiyet’in izlerini taşıyor. Türkiye’nin Avrupalı turistlere bakmasının çok anlamı yok. Avrupalı turist buraya gelir ve sadece gezer. Ama bizler buraya geliriz ve alışveriş yaparız, İstanbul’a parayı gömüp gideriz. Türkiye’nin yapması gerek çok iş var çünkü daha potansiyelini tam olarak kullanmıyor.
İSTANBUL GEÇİŞ DEĞİL, VARIŞ NOKTAMIZ OLMALI
Peki, bunu nasıl yapabilir?
Siz bu ülkeyi bizim insanlarımızın tam anlamıyla tanıyabileceği pozisyona getirmediniz. Bu iş nasıl başlar derseniz, özellikle turizm yatırımında destek verip uygun ortam sağlarsanız Araplar buraya gelir oteller açar. Otel zinciri açtığınız zaman Araplar önce kendi milletinin insanını buraya taşıyacaktır. Bu sayede ülkeniz daha fazla tanınacaktır. Öncelikle turistik anlamda ülkenizin Araplara tam anlamıyla tanıtmanız gerekiyor. Benim Almanya’da evim var ama oraya gitmeden önce İstanbul’a gelip bir hafta burada kalıyorum. Benim gibi birçok Arap olduğunu biliyorum. Bizler İstanbul’u transit geçiş alanı olarak görmek istemiyoruz. Bu yüzden burada daha fazla yatırım yapmak, ev almak istiyoruz. Örneğin Almanya’da aldığım evlerin aynısını İstanbul’da çok daha pahalı. Bu noktada Almanya’da veya Londra’da gayrimenkul yatırımı yapmak Türkiye’de gayrimenkul yatırımı yapmaktan daha kolay. Bunun önünün açılması için çalışmalar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede İstanbul bir geçiş noktası değil varış noktamız olur.
Türkiye’de hangi sektörlere yatırım yapıyorsunuz?
Ticari anlamda gıda, içecek, tekstil ve sağlık turizm üzerine çalışmalar yapıyorum. Şu an Esteworld saç ekimi firması ile beraber çalışmalar yapıyoruz. Onların Dubai temsilcisiyim. İleriki zamanlarda Arap dünyasından buraya hasta getirmek istiyoruz. Bir diğer yatırımım ise gıda ve içecek üzerine. Koska, Özkaynak Su, Seyidoğlu gibi birçok markanın Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bir nevi temsilcisiyim yani çözüm ortağıyım. Bazı tekstil markaları ile ilgili ortak çalışmalar yapıyorum. Özellikle ayakkabı üzerine ortaklık yapıyoruz.
çevirebilir.FİNANSAL ORTAKLIK ŞART
Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında bankacılık sisteminde nasıl bir ortaklık olabilir?
Finansal anlamda ortaklık yapılmalı. Örneğin Türkiye’de birçok banka var. Bunlar neden Körfez ülkelerine gelmiyor. Neden Türkiye’deki bankalar oralarda aktif bir şekilde yol almıyor? Birçok Avrupalı banka Körfez ülkelerinde aktif bir şekilde şubeleşmeye gidiyor. Bankacılık sektöründe de iyi bir durumdasınız. Ben neden bu bankaların bizim ülkemize gelmediğini merak ediyorum. Bir diğer konuda Arap yatırımcı ne kadar Türkiye içerisine yatırım yaparsa emin olun ki Arap bankaları da artık Türkiye’ye gelmek için can atacaktır. Bu da şöyle yapılabilir; Arap yatırımcılar Türkiye’ye gelir, ticaret hızlanır ve bu da bankaların karşılıklı şube açması ihtiyacını doğurur.
HELAL GIDA BİR PAZARLAMA STRATEJİSİDİR!
Helal ürünlerin değeri dünyada artıyor. 700 milyar dolara ulaşan bir helal gıda pazarı var. Bu pazarın önümüzdeki günlerde ne kadar büyümesini bekliyorsunuz?
Helal gıda, Avrupa ve dünyanın bir pazarlama stratejisidir. Türkiye’den gelen bir ürün üzerinde helal gıda damgası görme ihtiyacı içerisinde değiliz. Biz zaten Türkiye’den, Suudi Arabistan’dan çıkmış bir etin haram olabileceğini düşünmüyoruz. Onun için helal gıda sadece bir pazarlama stratejisidir. Bir de şu an dünyada kriz var ancak bizim bölgemizde para var. Bunu değerlendirmek isteyenlerde helal gıda adı altında bu paranın kendilerine gelmesini istiyor.
DEVRİMİN YAŞANDIĞI ÜLKELERE GÜNEŞ DOĞDU
Arap Birliği yaptığı açıklamada yaşanan ayaklanmaların Arap ülkelerine olan maliyetini 75 milyar dolar olarak açıkladı. Arap Baharı sonrası Türkiye’nin söz konusu olayların yaşandığı 5 ülkeye ihracatı yüzde 13 geriledi. Sizce Türkiye Arap Baharı’ndan nasıl zarar gördü?
Bu zamana kadar devrimin gerçekleştiği ülkeler rüşvet ve dış kontrollerin etkisi altındaydı. Bu bağlamda Türk şirketlerine etkisi sınırlıydı. Ancak şimdi gelinen pozisyonda devrimin yaşandığı ülkelerde tekrardan güneş doğdu. Gelen demokrasi oraları bakir birer pazar ve rüşvetin ez az olduğu pazarlar haline getirecektir. Türkiye’nin şimdi çok fazla çalışması gerekiyor. Türkiye’nin ekonomik anlamda o bölgelerde yol alabilmesi için bu zamanlarda özellikle ürettiği ürünlerle beraber bölgeye gidip tanıtım yapması gerekiyor. Türkiye çabuk davranırsa bu krizi fırsata








