METİN ALGÜL
metin.milat@gmail.com
Geride bıraktığımız 2011 yılında Türkiye ekonomisinde en çok konuşulan konu rekorlar kırdığımız büyüme oranlarıydı. 2011 yılını yüzde 7,5 gibi bir büyüme oranı ile kapatmayı hedefleyen Türkiye’nin 2012 hedefi ise yüzde 4’lük bir oran. Büyümede yüzde 4’ü tutturmanın iddialı bir hedef olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ege Yazgan, cari işlemler açığının, büyüme hedefini tutturabilecek düzeyde kalabilmesi için alternatif finansman kaynaklarının bulmanın önemine dikkat çekiyor. Türk Lirası’nın değer kaybetmesi halinde enflasyonun biraz daha yukarı çıkabileceğini söyleyen Bilgi Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yazgan, 2012’de Merkez Bankası’nın belirlediği enflasyon hedefini tutturmanın zor olduğunu ancak enflasyonun çift haneli rakamlara da ulaşmayacağını düşünüyor.
Dünya ise yeni yıla geçtiğimiz yıldan daha büyük endişelerle girdi. Bu yıl ülkelerin borçlanma sorununun daha da derinleşmesi bekleniyor. 2012 yılında dünyada tüm ülkelerin toplam borçluluk oranının % 7 artacak olmasından dolayı ülkelerin tasarruf önlemleri daha da sıkılaşacak. 2012’de şirketlerin istihdam politikalarını aşağıya çekerek yeni çalışan almayacaklar söyleyen Prof. Dr. Yazgan, 2012 yılının bir tasarruf yılı olacağını söylüyor.
Yeni yılda Türkiye ekonomisinde nasıl bir seyir bekliyorsunuz?
Türkiye ekonomisi 2008 krizinden sonra dünyadaki en hızlı büyüyen ülkelerden biri oldu. 2009, 2010, 2011 yılları bütün dünyayı imrendiren bir büyüme performansı sergiledi. Bu dış kaynaklı bir büyümeydi. Bu finansman modelinde bazı sorunlar olabileceği gerçeği, son dönemlerde zaten çok sık tartıştığımız, cari işlemler açığı ile birlikte kendini gösterdi. Bu büyümenin azalarak da olsa, 2012 yılında sürüp, sürmeyeceği bir soru işareti. Dünya ekonomisindeki ve özellikle Avrupa’daki yavaşlamayla beraber bizde de ekonomi yavaşlayacak. Bunun nedeni de dış finansmanının çoğunlukla Avrupa bankaları üzerinden geçiyor olmasıdır. Ancak ben bu yavaşlamanın yumuşak bir iniş şeklinde olacağını düşünenlerdenim.
BU YIL İÇİN YÜZDE 4 BÜYÜME HEDEFİ İDDİALI
Büyüme oranının 2012 yılında yüzde 4 olacağı tahmin ediliyor. Ancak yüzde 2-3 arasında olacağını da söyleyenler var. Siz bu yıl büyüme oranlarında nasıl bir yavaşlama bekliyorsunuz?
Büyümede yüzde 4’ü tutturmak bile iddialı bir hedef. Çünkü cari işlemler açığının bu düzeyde bir büyümeyi tutturabilecek seviyede kalabilmesi için finansman bulmak önemli. Belki alternatif finansman kaynakları bulunabilir. Dünyanın başka bölgelerinden sizi finanse edebilecek yerler bulabilir ya da ihracatımızı gerçekten arttırıp, ihracata dayalı bir büyümeye geçebilirsiniz. Ancak dünyanın bütün bölgelerinin yavaşladığı bir ortamda sizin ihracatınızı istenilen düzeyde arttırmanız çok zor olabilir. Dolayısıyla dediğim gibi yüzde 4 bile iddialı bir hedef. Ben yüzde 3 veya 2’nin daha gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Sanıyorum hükümetimiz de hedefi aşağıya doğru revize etti. Bunu net olarak söylemediler ama yüzde 4 olmaz da 3 olabilir diyorlar. Türkiye’nin en önemli avantajı kamu sektöründe mali disiplinin olmasıdır. Çok sıkıştığınız anda, maliye politikalarını biraz genişleterek içeride büyümeyi biraz daha yukarıya doğru çekme olanağına sahipsiniz. Hükümet gerektiğinde bunu da kullanabilir. Açıkçası ben 2012’de kriz diyebileceğimiz negatif veya sıfır büyüme gibi bir büyüme olmayacağını tahmin ediyorum.
TASARRUF YAPILMALI
Hocam büyüme hızımız yavaşlarsa vatandaş bundan nasıl etkilenir?
Yüzde 4 büyüme dediğiniz zaman ortalama olarak Türkiye’deki vatandaşın cebine giren paradan enflasyon çıktıktan sonra yüzde 4’lük bir artış olacak demektir. Bu hiç de fena bir oran değil aslında. Gelişmiş bir ülkenin büyüyebileceği yer maksimum yüzde 4. Gelişmekte olan ülkeler için de hatırı sayılır bir büyüme. Aslında burada sorun bu büyümenin herkese eşit şekilde yansımıyor olması. Kriz dönemi de gelirini koruyamayacak olan insanları daha fazla etkileyecek. Şirketler istihdam politikalarını aşağıya çekecekler, yeni işçi almayacaklar, harcamalarını kısacaklar.
Bu yıl da ekonomimizdeki en büyük sorun yine cari açık olacak. Cari açık ne seviyelere çıkabilir?
Avrupa’daki krizle birlikte Avrupa bankaları, sermaye artırımına gitmeleri çok zor olduğu için pozisyonlarını boşaltmak zorundalar. Bu cari açığın bu düzeyleri için gerekli finansmanı bulmanızı daha da zorlaştıracak. Eğer finansman bulanamaz ise cari açık da mecburen düşecek ve sonuç olarak da büyüme yavaşlayacak. Eğer ihracatınızı arttırabilirseniz, cari açık düşüyor olmasına rağmen, büyümeyi destekleyebilirsiniz ki son çeyrekte bunun emarelerini bir miktar gördük. Dolayısıyla amaç iç talep değil, dış talepten beslenen bir büyümeye geçmek. Ancak bütün dünya yavaşlarken bu ihracatı nereye satacaksınız? Avrupa’ya satamıyorum başka bir yere yönelelim derseniz bu neresi olacak? Cari açığı büyümeyi düşürmeden indirmenin tek yolu ihracatı arttırabilmek. Aksi takdirde cari açık azalır ama buna paralel olarak büyüme de düşer. Bence, kur hareketi ile birlikte ithalat biraz azalacak, ihracat artacak ama bu büyüme performansımızı sürdürebilmemiz zor.
ENERJİ BAĞIMLILIĞINI AZALTMALIYIZ
Cari açığı azaltmak için neler yapılabilir?
Cari açığın en önemli nedenlerinden biri enerji bağımlılığı. Uzun vadeli olarak bu enerji bağımlılığını azaltacak politikalara gidilmeli. Ayrıca, ihracatı arttırmaya yönelik bir strateji izlenmeli. Bildiğiniz gibi, cari açık, yatırımlarınızın iç tasarrufun karşılayamadığı, yani dış finansman ile karşılanabilen kısmıdır. Tasarruf oranlarınızı arttırabilmek çok önemli. Uzun dönemli politikalar bu konuya odaklanmalı. Hem cari açığı düşürüp hem büyümenizi sürdürebilmeniz için ancak ve ancak ihracata yöneliyor olmanız lazım. Şu aşamada, kısa vadede, dünya ekonomisi böyle bir kriz içerisindeyken bunu yapmak zor.
2012’DE ENFLASYON ÇİFT HANELİ OLMAZ
Uzun bir aradan sonra enflasyon çift haneli rakamlara çıktı. Bu noktada son açıklanan enflasyon rakamlarını nasıl okumak gerekir?
Bunun tek bir nedeni var o da Türk Lirası’nın son zamanlarda değer kaybetmiş olmasıdır. Döviz kurundaki artış maliyetlere ve fiyatlara yansıdı. Bu yansımanın, gecikmeli etkileriyle, biraz daha süreceğini düşünüyorum. Kur değer kaybettikçe de bu maliyetteki yansıma sürecek. Ancak maliyet artışı kaynaklı enflasyonun bir sınırı vardır. Süregiden bir enflasyon olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde kamu maliyesi sağlamken süregiden bir enflasyon olduğunu görmedim. Dolayısıyla enflasyon sıçrar, belli bir süre de orada kalabilir. Türk Lirası değer kaybederse biraz daha yukarı çıkabilir ama artmaya devam etmez. Önümüzdeki yıl ben enflasyonun belki Merkez Bankası hedefini tutturmakta zorlanabilir ama çift haneli olmayacağına çok eminim. Dünyada talep bu şekilde daralırken hem de bizim kamu maliyemiz bu kadar sağlamken önümüzdeki sene çift haneli enflasyon mümkün değil.
SORUN ENFLASYON DEĞİL BÜYÜME
Peki, hocam bu enflasyon rakamlarının vatandaş üzerindeki etkisi nedir?
2011 yılındaki enflasyon yüzde 10 düzeyinde gerçekleşecek. Ancak reel büyüme çok ciddi bir performans gösterdi. Vatandaş gelirini nominal olarak enflasyon oranında artırabiliyorsa enflasyondan etkilenmez. Burada biraz da enflasyonun hangi kalemlerde daha fazla kendini gösterdiğine bakmak lazım. Yani fiyat endeksinin alt kalemlerine bakmak gerekiyor. Ben enflasyonu 2012 yılı için bir sorun olarak görmüyorum. Bizim 2012 yılındaki sorunumuz büyüme olacak, enflasyon değil. Eğer büyüme olmazsa vatandaş esas o zaman etkilenir.
MERKEZ BANKASI DOĞRU KARARLAR ALIYOR
Merkez Bankası’nın politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Merkez Bankası bilinçli olarak belirsizliği artıran bir politika uyguluyor. Piyasaya ben seni şu aralıkta fonlayabilirim diyor. Ancak, bu fonlama, bu aralığın altında mı yoksa üstünde mi olur bu belli olmaz diyor. Faiz koridorundan bahsediyorum. Yapmaya çalıştığı şey bankacılık sektörünü kendi hedeflerine uydurmaya çalışmak. Bankacılık sektörü buna biraz direniyor. Onlar da kendi hedeflerine Merkez Bankası’nı uydurmaya zorluyorlar. Bu belli bir ölçüde piyasa ile Merkez Bankası arasında bir gerginlik yaratıyor. Sektör ya Merkez Bankası’nın politikasını anlayamadı veya anladı ama anlamazlığa geliyor. Ben genel olarak Merkez Bankası’nın cesur ve yenlikçi politikalarını doğru buluyorum.
MERKEZ BANKASI KARARLARINDA İLK 3 AY ÖNEMLİ
Merkez Bankası faiz arttırabilir mi? Peki, artış olması durumunda ne bekliyor bizleri?
Merkez Bankası kendi faiz oranını arttırmadı ama piyasada kredi faizleri zaten artmış durumda. Piyasa Merkez Bankası’ndan faiz koridorunda bir belirlilik istiyor ama Merkez Bankası bunu bilinçli olarak yapmıyor. Merkez Bankası kredi hacmini bu yolla daraltmak istiyor ve bunu da belli bir ölçüde başardı. Bunun nedeni belli. Merkez Bankası cari açığın altında yatan nedeni, yukarıda açıklamaya çalıştığım gibi, iç talep artışı, dolayısıyla kredi genişlemesi olarak görüyor. Merkez Bankası’nın faiz artırımına gideceğini düşünmüyorum. Bunun için de en kritik dönem ilk üç ay. Dış finansmanın en tepeye varacağı bu üç ay içerisinde Merkez Bankası eğer bu dönemi başarıyla atlatırsa, politikalarını bir daha değiştireceğini düşünmüyorum.
Avrupa da yaşanan kriz için bazı analistler çok kötümser bir tablo çiziyor. Gerçekten de tablo kötü mü? 2012 yılında bir toparlanma bekliyor musunuz ve Türkiye bu durumdan nasıl etkilenebilir?
Türkiye dış finansmanını Avrupa bankaları üzerinden yapıyor. Krizin getirdiği yük nedeniyle Türkiye bu finansmanı Avrupa bankalarından sağlayamayabilir. Bu da hızlı büyümemizi engelleyecektir. Türkiye 2012’de başka finansman kaynaklarına yönelebilir. İhracat olarak bakarsak Türkiye alternatif ihracat pazarlarına yönelebilir. Önümüzdeki yıl Avrupa’nın sıfır büyüyeceğini Türkiye’nin ise yüzde 2-3 düzeyinde büyüyeceğini düşünüyorum ama ben buna kriz demiyorum. Buna kriz değil Avrupa için durgunluk, Türkiye için ise düşük büyüme diyebiliriz.

Bilgi Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ege Yazgan, muhabirimiz Metin Algül’e yaptığı açıklamada Avrupa’nın şu an resesyonda olduğunu, ancak Avrupa Merkez Bankası’nın piyasaları rahatlatacak adımlar atacağını ve bu sayede 2008 yılında yaşanan krizin tekrarlanmayacağını söyledi.
BU YIL TL’DE KALMAK MANTIKLI
Son dönemlerde TL’de kalma konusu çok konuşuluyor. Siz Türk Lirası’nın bu yılı nasıl geçireceğini düşüyorsunuz?
Türk Lirası 2012’de biraz daha değer kaybedebilir. Bunun aşırı boyutlarda olacağını düşünmüyorum ama oynaklığı artabilir. Bu arada gelişmiş olan ülkelerin para birimlerine dikkat ettiğiniz zaman TL oynaklığı en az olan para birimlerinden bir tanesi. Bu da Merkez Bankası’nın son dönemlerde uyguladığı politikalar sayesinde oluyor diye düşünüyorum ki bu ortamda oynak olmamak çok çok zor. Belirsizliğinin bu kadar fazla olduğu dünyada oynaklık giderek artıyor elbette. Bence Türk Lirası da makul getirileri olan bir enstrümandır. Türk Lirası’nda da paranızı değerlendirmek bence 2012 için mümkündür. Sade vatandaşın TL’yi tercih etmesinde çok sıkıntı görmüyorum.
ALTIN HER ZAMAN GÜVENİLİR LİMAN
Hocam yatırım araçlarına bakarsak altın, dolar ve Avro’yu 2012’de nasıl bir yıl bekliyor?
Dünyada belirsizlik arttığı zaman sermaye hareketleri güvenli limanlara yönelirler. Genelde en güvenli liman da altın oluyor. Ya da herkes Amerikan hazine senetlerine yöneliyor. 2012’de altının ibresi biraz yukarı doğru gibi. Döviz aşağı yönlü olamayacaktır kesinlikle. Arada oynamalar olacaktır ama trend kesinlikle aşağı değil. Avrupa’da işlerin nasıl gideceğine bağlı olarak biraz daha yukarı gidebilir diye düşünüyorum. Ancak Türkiye kesinlikle 2008’in bir benzerini yaşamaz. Şu şartlarda bu görünmüyor.
EKONOMİSTLER AB’DE RESESYON ÖNGÖRÜYOR
İngiliz yayın kurumu BBC’nin yaptığı ankete göre, ekonomistler 2012′de Avrupa’ya resesyonun geri döneceğini düşünüyor. Ankete katılanların beşte biri Avro Bölgesi’nin 17 üyeyle devam etmeyeceğini, Avro bölgesinin dağılma olasılığını yüzde 30-40 olarak gördüklerini söyledi. Anket, İngiltere Merkez Bankası’na düzenli olarak tavsiyelerde bulunan İngiltere ve Avrupa’dan 34 ekonomistin katılımıyla yapıldı. Anketin resesyonla ilgili sorusuna yanıt veren 27 ekonomistten 25′i Avrupa için resesyon tahmininde bulundu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder