Dört milyon otomobil üretir ve satarız

Neden Yıldıray Yıldırım?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin önüne 4 milyon adet otomobil üretimini hedef olarak koyunca gözler otomotiv sektörüne döndü. Türkiye’nin yıllık otomobil imalatının yaklaşık dört katı olan bu rakam bir çok piyasa aktörü için üstesinden gelinemez olarak değerlendirildi. Buna mukabil ise, bazı oyuncular rakamı küçük gördü.
Türkiye, otomobil üretiminde bu rakamı yakalayabilecek bir potansiyele sahip ancak, bu rakamı dış pazarlara sorunsuz ve zamanında ulaştırmada teknik alt yapı ve birikime sahip midir sorusunu kimse sormadı.
Bugün Türk bayraklı otomobil taşıyan gemimiz bile neredeyse yok. Oysa komşumuz ve İstanbul’dan daha az bir nüfusa sahip olan Yunanistan’ın onlarca otomobil taşımacığı yapan özel gemileri var.
Türkiye, kara taşımacılığında otomobilde ihtiyaca cevap verebilir bir pozisyonu sağlayabilir. Ancak, deniz yolu ile taşımacılık hem verimlilik hem de süreklilik bakımından en sağlıklı ve en güvenilir yol olmasına rağmen, bu hususta amaalesef
Sektörle ilgili yaptığımız araştırmada çok kısa sürede Türkiye’nin en güçlü ve alanında en verimli şirketlere sahip olduğunu gördük. Ancak deniz taşımacılığında bu birikime sahip olmadığını üzülerek söylemek zorundayız.
Kara taşımacılığı konusunda üç yılda Türkiye’nin devleri arasına giren PFG Uluslar arası Taşımacılık Limited’in sahibi Yıldıray Yıldırım’ı bu haftaki konuğumuz yaptık. Yıldırım, genç yaşına rağmen mütevazı bir sermaye ile üç yıl önce kurduğu şirketini günün koşullarına uygun stratejilerle işletmesini devler ligine çıkarmayı başarmış.
Şu anda Amerika ve Avusturalya kıtaları hariç, bütün dünyaya taşımacılık yapıyor.
Büyüyen Türkiye’nin sektöründeki en hızlı büyüyen ve uluslar arası haklı bir üne sahip olan PFG’nin genç yöneticisinin röportajını Özellikle Ulaştırma, Sanayi ve Teknoloji, Hazine ve Dış Ticaret bakanlıklarının ilgi ile takip edeceğine inanıyorum.
Metin ALGÜL
metin.milat@gmail.com
Türkiye’de son 6 yılın ihracat rakamlarına baktığımızda otomotiv hep ilk sırada yer alıyor. Siz Otomotiv sektöründeki bu gelişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bizim yerli üretim otomobil serüvenimiz Devrim otomobilleri ile 1960 larda başladı, 1970’lerde Anadol ve yabancı ortak ve lisans altında Fiat ve Renault ile, 1980’lerde Ford ; 1990 Japon ve Korelilerin gelmesi ile Türkiye otomotiv sanayi 2000’li yıllardan itibaren Başta Avrupa , Balkanlar, Rusya federasyonu , Türki Cumhuriyetleri , Orta doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere 30 u aşkın ülkeye ihracat gerçekleştirir hale gelmiştir. 2010 yılı itibari ile toplam 791.000 binek ve hafif ticari araç ihracatını gerçekleştirmiştir. Ancak bu durum Türkiye nin gerçek kapasitesini yansıtmamaktadır. Türkiye her yıl 1 milyon adetin üzerinde araç ihracatı yapabilecek kapasite altyapısına sahiptir. Kaldı ki biz otomotiv sektörü duruyoruz bu gün otomotiv yan sanayimizde bir otomotiv sektörü kadar ihracat hedefleri koşmakta. Bu elbette önemli bir gelişimdir Allah emeği olan herkesten razı olsun. Geldiğimiz nokta önemli ancak başarılması gereken hedefler önümüzde durmaktadır. Daha fazla çalışmalı ve daha fazla üretmeliyiz.
1 milyon 200 bin olan araç üretiminde hedef 4 milyon araç üretimini yakalamak. Peki Türkiye’nin alt yapısı buna müsait mi?

Şahsi kanaatim bu hedef gerçekçi ve başarılması kesinlikle mümkün olan bir hedeftir. Bu nokta yatırımların devamlılığı ve yabancıların projelere katılımının sağlanması açısından da önemlidir, bu sayede hem yabancı sermaye girişi hem de istihdam ve daha da önemlisi teknoloji transferleri sağlanmış olacaktır. Hükümetimizin aldığı doğru, cesur ve başarılı icraatları sayesinde Türkiye yabancılar için ciddi bir cazibe merkezi haline geldi. Alt yapısal sorunlarımızın olduğu doğrudur. Özellikle rekabetin son derece yoğun yaşandığı dünyamızda doğru lojistik çözümlerin üretilebilmesi son derece önem kazanmaktadır. Bu nokta da Türkiye’nin önemli sıkıntıları var; Limanlardaki kapasite eksiklikleri ki öncelikle mevcut limanların daha efektif çalıştırılması ve yeni liman yatırımları planlanmalı. Demir yolu taşıma ağımızın yetersizliği. Üç tarafı denizler ile kaplı ülkemizde denizyolu taşımasının arzu edilen seviye de olmamasını söyleye biliriz.
Türk bayraklı otomobil taşıma gemimiz var mı? Bunun olması için nasıl bir yol izlenebilir?
Türkiye de diğer sıkıntılı bir konuda kaynakların kullanımı noktasında oluşmaktadır. Sorunuz son derece yerinde ve doğru bir sorudur bu gün Türk Deniz Ticaret Filomuz özellikle dökme yükte atıl kapasitelere sahip iken otomobil taşıyabilen gemi kapasitemiz maalesef yok! 4 milyon adet araç üretim ve ihracat hedefine koşan Türkiye için biraz traji komik görülmektedir. Bu gün Türkiye ye ithal edilen, Türkiye den ihraç edilen ve Türkiye den transit geçiş yapan araç sayısının 1,5 milyonu bulduğu göz önün de bulundurulursa bu pazardan gemi taşımacılığı alanında pay alamamamız acı ve ciddi bir gerçek ve boşluktur. Maalesef bu boşluk Yunan, İtalyan, Hollandalı, Norveçli, İspanyol ve Japon armatörlerce doldurul hale gelmiştir. Türkiye’nin Otomobil Fabrikaları var, Limanları var, Tersaneleri var, Finans kuruluşları var ama otomobil taşıyan gemileri yok! Bence bu çok ciddi bir ayıp ve ülkemizin bir meselesidir. Biz PFG olarak bu noktada 2012 senesinde araç taşıyan gemi yatırımı kararı aldık. Ancak bu nokta da desteklenmeye ve teşvik edilmeye ihtiyacımız var.
Türkiye’nin otoportlara ihtiyacı var mı?
Türkiye de gerçek manada araç limanı yoktur ancak ihtiyaç vardır. Türkiye de liman yatırımının sınırlı ve yüksek maliyetli yatırım gerektirmesi ve yatırımın uzun vade de geri dönüşümü sebebi ile bu konuda çok büyük bir gelişim sağlanamamaktadır. Bu sorun sadece araç limanı anlamında değil diğer yüklerin lojistik akışı açısından da sorun olarak önümüzde durmaktadır. Bu nokta da yeni liman yatırımlarının hedeflenen ihracat rakamlarını gerçekleştirebilmek için ivedi olarak planlanmalı ve hızlı bir şekilde yatırımlar başlamalıdır.
Gemi ile taşımacılığı geliştirmek sektöre ne gibi katkı sunar?
Ülkemizin üç tarafının denizler ile çevrili olması bize bu noktada büyük avantajlar sağlamaktadır. Ancak Türkiye bu zenginliğini ve kabotaj taşımacılığını gerektiği kadar kullanamamaktadır. Deniz taşımacılığının geliştirilmesi; başta çevre kirliliği, karayollarının bakım onarımı maliyetleri ve karayollarındaki kaza oranlarının düşmesi dahil sayamadığım sosyal ve ekonomik faydalar sağlaması noktasında ülke menfaati açısından önemli bir konudur.
Sektörünüzün sorunları neler? Sizi en çok neler etkiliyor?
Sektörümüzün en önemli sorunlarının başında sektörel örgütlenmelerin eksikliği gelmektedir. Gerçek manada dernek veya birliklerin oluşturulamaması ve birey sel aktörlerin dönemsel sıkıntılarını aşmak için piyasada maliyet yapılarının altında fiyat teklifleri oluşturarak haksız rekabetin sergilenmesi sektörümüz önündeki en önemli sorundur. Sektörel örgütlenmelerin yetersizliği başta ortak alım gücü mantığının oluşturulamaması, maliyetleri düşürebilecek sistemleri üretmek yerine büyüğü daha büyüten ve küçük ölçekli yapıları ezen maliyet yapılarına dönüşmekte ve maalesef bu sistemler sektörün ihtiyaç duyduğu yeni aktör ve yaklaşımların sektörde yer bulmasını engellemektedir.
Hükümete ve Sanayi Bakanlığına ne gibi önerilerinizi olabilir?
Kanaatimce hükümetimizin ve Sanayi bakanlığımızın bu güne kadar izlemiş olduğu politikaların ne kadar doğru ve başarılı olduğu alınan sonuçlar ile sabittir. Allah kendilerinden razı olsun. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü ve karizmatik bir liderin Türkiye’yi yönetiyor olması hem ülkemiz hem de bölgemiz açısından son derece önemli ve olumlu neticeler oluşmasına vesile olmaktadır. Türkiye’nin dünya da ve bölgesinde nüfusunun artması ve lider ülke rolünü üstleniyor olması Türk işadamları için son derece verimli zemin oluştur maktadır. Türkiye bu süreci iyi kullanmalı, başta özel sektör ve temsilcileri olmak üzere tüm bürokrasimiz, ilgili kurum ve kuruluşlarımız sürecin kalıcı ve sürdürülebilirliğinin sağlanması noktasında altyapı, teşvik ve tedbirleri hızla birlikte almalıdırlar.
PFG taşımacılık çok kısa süre önce kurulmasına rağmen büyük başarılara imza atıyor. Firmanızın vizyon ve misyonundan biraz bahseder misiniz?
PFG olarak Türkiye bütünü başta olmak üzere orta doğu, balkanlar, Rusya Bağımsız Devletler Topluluğu ve Türk Cumhuriyetleri ülkeleri bütününde araç lojistiği ” taşıma, depolama ve gümrükleme” hizmetlerini yüksek standartlara haiz araçlarımız ve uzman kadrolarımız ile düşük maliyet ve yüksek katma değerli kurumsal iletişim ve bilişim alt yapımızla düzenli olarak sürdürmekte ve yeni kurulmuş olmamıza rağmen sektör liderlerinin arasında 2009 yılında 177.689 aracı 1 hasar oranı ile taşıyarak sektörümüzde ciddi bir rekora imza atmanın gururunu PFG ailesi olarak yaşıyoruz bu başarı bize inanların ve bu inancı boşa çıkartmamak için samimi gayret ve fedakar PFG ailesinin eseridir. Kendilerine bu vesile ile bir kez daha sizin aracılığınız ile teşekkürlerimi sunarım. PFG olarak çözüm ortaklarımıza düşük maliyet, yüksek kalite standartlarında bilimsel ölçme metodlarına dayanan ve sürekli gelişen bir hizmet vererek, müşterilerimizin çalışma hayatını kolaylaştırmayı misyonumuz ve bölgemizde Ulusal ve Uluslararası şirketlere rekabetçi maliyet ve yüksek kalite standartlarında hizmet sunan bir çözüm ortağı olma vizyonu ile yolumuza devam etmekteyiz.
Suriye üzerinden Arap dünyasına olan taşımacılığımız Suriye’deki son olaylardan sonra nasıl etkilendi? Araçlarınız hasar uğradı mı?
Tabii ki süreç ticari açıdan olumsuz etkilenmektedir ancak ticari hayat her koşulda devam etmek zorundadır. Savaş hali dahil İş adamları siyasi krizlerin önlenmesi ve veya büyümemesi yönünde etkin rol oynayabileceklerinden ötürüdür ki bu kanalların sürekli açık tutulması ülke menfaatleri açısından da önemlidir. Ticari ilişkiler siyasi ilişkilerden bağımsızda yürütülebilmelidir. Eğer siz oluşan talepleri bölgede karşılayamaz iseniz birileri binlerce kilometre öteden gelir ve boşlukları doldurur. Kaldı ki bu gün krizin yaşandığı yer sizin komşunuzdur. Komşunuzun evine düşen ateş sizi de etkiler zira etkilendik. Bununda ötesinde komşuluk hakkı vardır biz Komşusu aç iken tok yatamayan bir anlayışın temsilcileriyiz. PFG olarak kurulduğumuz günden bu güne değin sürekli olarak başta Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak olmak üzere bölge ülkelerine sefer ve hizmetlerimizi sürdürdük ve sürdürmekteyiz. Çok şükür bu güne değin ne araçlarımız ne de sürücülerimiz olumsuzluklar ile karşılaşmadılar, ümit ederim bundan sonra da araçlarımız kardeş Suriye halkının koruması ve sağduyusu altında hizmetlerini sürdürürler.
Şubat ayından itibaren alternatif olarak RO-RO seferleri başlıyor. Bu taşımacılıkta maliyetleri ne kadar arttıracaktır?
Bir yerde bir tıkanıklık var ise muhakkak alternatif çözümler bulunmalı ve üretilmelidir aksi halde tüm fatura gerçekte süreçte rolü olmayan masum ülke insanlarına çıkmaktadır. Alternatif Ro Ro hatlarına Lübnan üzerinden başlanıldı ve bu sistemin biz de içerisindeyiz. Hollandalı bir Ro Ro firması ile biz de ortak seferlere önümüzdeki ay başlıyoruz. Elbette ki alternatif yöntemler maliyet noktasında sıkıntı yaratsa dahi ticaretin sürekliliği ilkesinin devamı açısından da önemlidir. Bizim için önemli olan ticaretin ve hizmetin sürdürülebiliyor olması dır. Hamdolsun bu gün bu nokta da ciddi bir sıkıntı yoktur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder