Elektrik ve doğalgaz zammına çare: enerji piyasasının liberallaşmesi!

Elektrik ihtiyacının yarısını doğalgazdan üreten Türkiye, doğalgaz fiyatlarının dünya piyasalarındaki artışını faturalara yansıttı. Elektriğe konutta yüzde 9.26 zam yapılırken, doğalgaza ise yüzde 18.72 zam geldi. Turcas Petrol’ün CEO’su Batu Aksoy enerjide liberalleşmenin yüksek enerji fiyatlarının önüne geçeceğini belirterek “Liberalleşme uzun vadede faturalara olumlu yansır” diyor.
Metin Algül / metin.milat@gmail.com

Uluslararası ham petrol, petrol ürünleri ve döviz kurlarındaki yükselme enerji piyasalarını etkiliyor. Hükümet ilk olarak elektriğe yüzde 9.26 zam yaptı. Daha sonra ise doğalgaza yüzde 18.72 zam geldiği açıklandı. Enerji piyasasının liberalleşmesi halinde uzun vadede bunun vatandaşın cebine yansıyacağını söyleyen Turcas Petrol’ün CEO’su Batu Aksoy, “ Buradaki mesele suni fiyatlamalarla fiyatları düşük tutmak değildir. Çünkü bunun faturası dönüp dolaşıp tekrardan vatandaşa yansır. Burada önemli olan konu uzun vadede ülkemize yatırımları çekebilmek ve arz ile talebi dengede tutabilmektir” diyor. Türkiye’nin doğalgaza olan bağımlığını azatlamak için enerji de çeşitliliğe gitmesi gerektiğini belirten Aksoy, Türkiye’nin artık kömür, jeotermal, rüzgar, solar gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünüyor.
“15 bin megavat kurulu güç özel sektöre satılacak”
2019 yılına kadar enerji piyasasında liberalleşmenin sağlanacağını açıkladınız. Bu uzun bir süre değil mi?
Hayır. 2019 ana hedef değil bu daha hızlı da gerçekleşebilir. Geçmişe baktığımız zaman Türkiye’de liberalleşme çalışmaları gerçek anlamda 2001 yılında başladı. Bugün aradan 11 yıl geçti. Geldiğimiz noktada ise önemli adımlar atıldığını görüyoruz. Örneğin, 2001 yılında Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu çıktı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) 2002 yılında kuruldu ve lisanlar vererek özel sektörün yatırım yapması teşvik edilmeye başlandı. Bu süreç içerisinde özel sektör yatırımlarında artış oldu. Başta özelleştirmeler olmak üzere önemli adımlar atıldı. Fakat üretim santrallerinin özelleştirilmesinde, dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesinde yapmamız gereken işler var. Özellikle devletin sahip olduğu, elektrik üretim anonim şirketinin sahip olduğu 15 bin megavat kurulu güç civarında bir kapasitenin özel sektöre satışı söz konusu. Türkiye’de dağıtımda 21 bölge var. Bunun şimdiye kadar yarısı özel sektöre devredildi. Geri kalanının da özel sektöre devredilmesi gerekiyor. Dolayısıyla ülkemizin menfaatlerini koruyarak en optimum şekilde satmak için dünyadaki ekonomik krizin biraz daha geçmesi ve finansman ortamlarının iyileşmesi gerekiyor. Bunlar hızlanırsa 2014-2015 yılına kadar bu sürecin yüzde 80’ni tamamlayacağız tamamı ise 2019 daha gerçekçidir.
Enerji piyasasının liberalleşmesi vatandaşın cebine nasıl yansır ve faturalarda bir düşüş olacak mı?
Kısa vadeli kazanç elde etmek kolay değildir. Enerji uzun vadeli bir perspektif gerektirir. Benim konuya bakış açım ise bir yerde yeterince arz yoksa ve talep artıyorsa ekonominin en basit kuralı fiyatlar artar. Türkiye’de talep her geçen artıyor çünkü Türkiye büyüyor. Ne zaman ki arz yeterince olur veya fazlası olur fiyatlar düşer. Dolayısıyla bunu her zaman dengede tutmak lazım. Buradaki mesele suni fiyatlamalarla fiyatları düşük tutmak değildir çünkü bunun faturası dönüp dolaşıp tekrardan vatandaşa yansır. Burada önemli olan konu uzun vadede ülkemize yatırımları çekebilmek ve arz ile talebi dengede tutabilmektir. Bunu yapabilmek içinde yerli, yabancı yatırımcılar gelişmiş ve liberal fiyatların arz talep ve maliyetler tarafından ve rekabet tarafından oluştuğu bir piyasa görmek isterler. Dolayısıyla ben liberizasyonun fiyatların artmasına değil tam tersine uzun vadede düşmesine veya normalde artışın da daha yavaş olmasına sebebiyet vereceğini düşünüyorum.
Türk ekonomisinin en büyük sorunu cari açık. Peki, enerjide liberalleşmesi halinde bunun cari açığa nasıl bir etkisi olur?
İlk olarak cari açığın sebebine bakmak lazım. Cari açığın bu kadar yüksek olmasının sebebi Türkiye’nin bir doğalgaz ve petrol üreticisi olmaktan ziyade ithalatçısı bir ülke olmasından kaynaklanıyor. Cari açığın kısa vade de ortadan kaldırılması gibi bir şey çok gerçekçi değil. Bunları ancak azalmak için bir takım önlemler almak gerekir. Bu da tüm ithalatın yoğun olduğu sektörlerde yerli üretimi arttırmaya çalışmaktan geçer. Türkiye bunu birçok sektörde yapıyor. Hükümetin politikası bu yönde olduğu için petrokimya, tekstil, demir-çelik, otomotiv gibi birçok sektörde ithalatın önüne kesmek için planlar alıyor. Enerjide bunu nasıl yapabiliriz? Akdeniz veya Karadeniz’de petrol veya gaz bulabilirsek çok iyi olur. Fakat bulamazsak o zaman enerji verimliliğine yoğunlaşmalıyız. Enerji verimliliği, enerjiyi daha verimli üretip daha az tüketmektir. Bu da ülkede yapacağımız santrallerin en son teknoloji ile en çevre dostu teknolojiler olmasına önem özen göstermekten geçiyor.
Nükleer santraller son dönemin en çok tartışılan konusu, sizin bakış açınız nedir?
İlk olarak bunu vatandaşa çok iyi açıklamak lazım… Bakıldığı zaman gelişmiş ülkeler nükleer enerjiye 50-60 sene önce girdiler. Bugün Almaya, Fransa, Amerika, Japonya gibi dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin nükleer enerjiyi yıllar önce yaptığını görüyoruz. Birkaç tane kötü örneği böylesine bir yatırım imkanının önüne engel çekmesine izin vermemeliyiz. Esasında nükleer enerji en temiz enerji kaynaklarından bir tanesidir. Hiçbir karbondioksit salımı yoktur bu yüzden en temiz ve en verimli enerji kaynaklarından bir tanesidir. Bu uzun vadeli bir projedir. Belki 5 yıl da geri dönüş alamazsınız ama 10-15 yıl geri dönüş alırısınız. Ama ülkemizdeki elektrik maliyetlerinin düşmesine en büyük katkıyı sağlayacak unsurlardan bir tanesidir. Dolayısıyla genel olarak ben Türkiye’de her tür yakıttan enerji üretilmesi gerektiğine enerji çeşitliliğinin cari açık başta olmak üzere birçok probleme kadar çözüm olabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla hem nükleer yapılmalı, hem gaz yapılmalı, hem kömür, hem solar, rüzgar, hidroelektrik, jeotermal, metan gazı gibi ne tür enerji varsa Türkiye’nin her türlü enerji çeşitliliğine yatırım yapması teşvik etmesi lazım.
Birçok ülke nükleer santralini kapatırken biz neden açıyoruz?
Bu ülkelerin tuzu bize göre çok daha kuru. Çünkü bu ülkeler nükleere yatırımı 50-60 sene önce yapmışlar dolayısıyla bunun meyvesini 50-60 senedir yiyorlar. Bu kadar uzun sürede dünyanın en ucuz maliyetli enerjisi sayesinde sanayini geliştirmişsin, gelişimini tamamlamışsın artık doyum noktasına gelmişsin dolayısıyla arık onlar için nükleer enerjileri kapatmak kolay ama biz bunu geçmişte gerçekleştiremediğimiz için halen gelişmekte olan bir ülkeyiz. Fırsat kaçmadan üzerine gidip bence bunu en kısa sürede gerçekleştirmeliyiz. Nükleer yatırımlarına uzun vadede görmemiz lazım. Bugün yapacağımız büyük nükleer yatırımları en azından 5-10 bin megavatlık kısa vadeli yatırımlarla bence Türkiye 2050 yılında gelmek istediği noktaya çok daha erişilebilir bir şekilde gelecektir.
Doğalgazdaki bu hareketlenmenin önüne nasıl geçilebilir?
Türkiye’de doğalgaz çok önemli bir enerji ürünü çünkü Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 50’si doğalgazdan üretiliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin ithal edilen doğalgaza bağılılığı bir gerçek. Rusya, Azerbaycan, İran, Cezayir, Nijerya’dan gaz ithal ediyoruz. Mesele bunu azaltmaya çalışmak. Çünkü bu konuda kriz yaşayabiliriz. Örneğin Türkiye artık yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla önem veriliyor. Kömür, jeotermal, rüzgar, solar gibi yakıtlara daha fazla yatırım yapılması lazım. Aslında doğalgazın ağırlığını azaltmamız için enerji çeşitliliğini artırmamız lazım.
Bu bağlamda özel sektör neler yapabilir?
Özel sektör çok önemli bir yerde… Biz özel sektör olaraktan çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Mesela geçtiğimiz sene devreye giren üretim kapasitemiz 3 bin 500 megavat bu senede yaklaşık 3 bin 200 megavat devreye girecek. Bunların hepsi milyarlarca dolarlık yatırım. Ben özel sektörün daha da fazla yatırım yapabileceğine inanıyorum. Bütün mesele yatırım ortamının özel sektör için uygun olmasıdır. Özel sektör de yatırımlarını yaparken çevre dostu ve en doğru ve en son teknolojileri seçmemiz lazım. Çünkü enerjide üretim ve tüketim kadar verimlilik de çok önemli. Belki daha az enerji tüketerek yüzde 20 verimlilik sağlayabiliriz. Dolayısıyla en son teknolojileri en uygun maliyetlerle almak ve yatırım yapmak özel sektörün görevidir.
“Enerji özelleştirmeleri vatandaşı direk etkilediği için yavaş yapılıyor”
Enerjide özelleştirmeler sınırlı mı kaldı?
Evet, daha hızlı olabilirdi. Birçok sektörde özelleştirmeler yapıldı telekomünikasyon, demir çelik, rafineri, petrokimya gibi sektörlerde çok önemli özelleştirmeler yapıldı. Sıra enerji özelleştirmelerine geldi. Enerji çok büyük sektör ve enerji fiyatları özellikle elektrik ve doğalgaz fiyatların vatandaş üzerinde çok büyük etkisi var. Dolayısıyla bunun biraz daha yavaş ve hesap edilerek yapılması çok önemli. Çünkü özelleştirmeleri yaparken yeni yatırımlarında yapılması lazım yeni yatırımlar istenildiği ölçüde yapılamazsa ülkemizin büyümesine de destekleyemeyebiliriz. Dolayısıyla bence bu konuda iyi adımlar atıldı. Dağıtımda özelleştirmelerin yüzde 50’si bitirildi, üretimde de küçük çaplı özelleştirmeler yapıldı. Özellikle bu yıl üretim özelleştirmeleri için düğmeye basılacak.

“Komşularımız enerji üretim, Türkiye ise enerji tüketim merkezi”
Enerji borsasının kurulması ile ilgili ne tür çalışmalar yapılıyor?
Türkiye’nin enerjideki kuvveti üretiminde değil tüketiminde. Dolayısıyla bizim bunu bir avantaja dönüştürmemiz lazım. Komşularımızın birçoğunda enerji üretimi var. Türkiye ise en büyük enerji tüketim merkezi. Bu noktada Türkiye de kurulabilecek bir enerji borsası ile çok daha likit bir enerji pazarı oluşturabiliriz. Almanya’nın Kuzey Batı Avrupa’da oynadığı rolü biz Güneydoğu Avrupa ve Ortadoğu’nun merkezinde bir ülke olarak bir çekim merkezi haline gelebiliriz. Türkiye’nin sadece geçen yıl elektrik tüketimi 230 milyar kilovat saat oldu. Komşularımız ile beraber baktığımız zaman 1.5 milyar kilovat saat… Avrupa enerji borsaları özelleştirilirken bu kadar büyük hacme sahip değildi. Dolayısıyla şu anda enerji borsasının kurulması ile ilgili hükümet elektrik piyasası kanununda bir değişiklik önerisi yaptı bunu yaparken özel sektörü de dinledi. Bu yılın sonuna kadar Elektrik Piyasası İşletme Anonim Şirketi adında bir şirket kurularak enerji piyasasını işletecek borsa görevi yapacak. Enerji borsası özel sektör ile kamunun ortak çalışmasıdır. Sermaye Piyasaları Kurumu ile Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu’nun denetimine tabi olacaktır. Hisse senetlerinin ticaretinin yapıldığı İMKB gibi burada da elektrik, doğalgaz, kömür, karbondioksit salımları ve birçok enerji ile emtianın ticaretinin yapıldığı bir platform olacak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder