10 Nisan 2012 Salı

Yeni teşvik sistemi ile doğrudan yabancı yatırımı 50 Milyar doları bulur!



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta açıkladığı yeni teşvik sistemi yerli yatırımcı kadar yabancı yatırımcılarında ilgisini çekeceğe benziyor. Uluslararası Yatırımcılar Derneği Başkan Vekili Adnan Nas Milat’a yaptığı açıklamada yeni teşvik paketi ile beraber hukuki düzenlemeler de tamamlanırsa doğrudan yabancı yatırımının 50 milyar doları bulabileceğini söylüyor.
Metin Algül / metin.milat@gmail.com


Başbakan Erdoğan yerli ve yabancı yatırımcıların merakla beklediği yeni teşvik paketi açıkladı. 1 Ocak 2012′den itibaren geçerli olacak yeni paket 4 ana bileşenden oluşacak. Yatırımın hangi bileşende yer aldığına, büyüklüğüne ve bölgeye göre farklı teşvikler söz konusu olacak. Uluslararası Yatırımcılar Derneği Başkan Vekili Adnan Nas; yeni teşvik paketi yanında hukuki alanda, alt mevzuatlarda ve yerel idarelerde yapılacak düzenlemeler de tamamlanırsa 2007 yılında 22 milyar dolar olan doğrudan yabancı yatırımın rahatlıkla aşılarak, 50 milyar dolarlara çıkabileceğini söyledi.
Açıklanan teşvik paketinden sonra sadece yeni yatırımların Türkiye’ye gelmesini beklemenin yanlış olduğunu söyleyen Adnan Nas, “Yeni yatırımcının gelmesi şart değil hali hazırda olan yatırımcılar yatırımlarını genişletebilir. Daha fazla istihdam sağlayacak yatırımlar yapabilir. Bölgeye buradan ihracat yapmak için kapasiteyi arttırabilir” diyor.

“2009’daki teşvik sistemi istenen sonuçları vermedi”

2009 yılında açıklanan teşvik sistemi ile yeni açıklanan teşvik sistemi arasındaki fark nedir?

Aslında bu yeni değil, hükümetin iktidara geldiği günden beri öncelikleri arasında yer alıyor. Türkiye’de çok uzun yıllardır uygulanan ama hep şikayet edilen yanlış teşvik sistemini doğru bir raya oturtmak için çeşitli denemeler yapıldı. En son 2009 yılında sektörel, bölgesel ve proje bazında teşvik sistemine geçildi. Bu sistem iyi sonuçlar verdi ama bazı noktalarında aksaklıklar yaşandı. Başbakan tarafından açıklanan yeni teşvik sistemi ise daha mükemmelleştirilmiş bir sistemin yürürlüğe gireceğini müjdeliyor. Genel olarak çok olumlu bir düzenleme. Neden olumlu? Çünkü uzun yıllar teşvik sadece hasılata verildi. Sadece üretim ve hasılat sistemine dayalı bir teşvik sistemi uygulamada iyi sonuçlar vermedi. Bir mal üretiyor olmanız teşvik edilmenizi gerektirmiyor aslında. Yeni açıklanan teşvik paketinde bu nokta bence iyi anlaşıldı. Gayrisafi üretimden çok katma değer üzerine odaklanmış bir teşvik anlayışı. Bundan önceki sistem 4 bölge üzerine kuruluydu ama yeni teşvik paketi 6 bölge üzerine kurulu.

Yeni teşvik sisteminden en çok hangi sektörler yararlanacak?

Sektör derken stratejiye bakmak lazım. Çünkü diğerleri bölgesel kapsamda ele alınıyor. Stratejik sektörler ise lokomotif niteliğindeki sektörler ve bunlara destek verilecek. Bunların içinde, belirli ölçek büyüklüğünde olacak savunma, havacılık ve uzay yatırımları, otomotiv ve uzay savunma sanayine yönelik test merkezleri, rüzgar tüneli yatırımları, ayrıca eczacılık ürünlerinde bioteknolojik-onkolojik ilaçlar, kan ürünleri üretimi, eğitim yatırımları, deniz ve demir yolu ile yük ve yolcu taşımacılığı, kültür ve turizm koruma bölgelerindeki turizm yatırımları bunlar stratejik yatırımlar arasında. Bu yatırımlar nerede olursa olsun teşviklerden daha fazla yararlanacak.

“Yabancı yatırımcı için hukuki düzenleme yapılmalı”

Yeni teşvik sistemi yabancı yatırımları nasıl etkiler? Yabancı yatırımcı önündeki engelleri kaldırır mı?

Eğer uygulama sorunlarını da öngörecek şekilde alt mevzuatlarını da iyi takip ederlerse olabilir. Çünkü şimdiye kadarki durumda pek fazla açıklık yoktu. Örneğin yabancı yatırımcı gelip teşvik alıyordu ancak teşvik alırken bir sürü problem çıkıyordu karşısına, uygulamasında ise daha fazla problem çıkıyordu. Teşvik alınıyor ancak daha sonra belediyeden ruhsatı almak için aylarca uğraşılıyor. Bu tarz yöntemlerde yabancı yatırımcıyı çok caydırıyor. Bunların dışında hukuk meselesi çok önemli çünkü mahkemelerde sorun yaşandığında caydırıcılık oluyor. Örneğin bir mahkeme başka bir karar veriyor diğer mahkeme başka bir karar. Bu da yabancı yatırımcıyı etkiliyor. Bir de vergi konusunda yaşanan sıkıntılar oluyor. Vergi idaresinin elemanları bazen çok keyfi incelemeler yapıyorlar. “Bunlar çok zengin bunlardan vergi alalım” deyip haklı-haksız vergi alıyorlar. Genel olarak bu gibi konularda hükümet iyi niyetli ama bu uygulamaya çok yansımıyor. Hükümet memurlara kesinlikle yön gösterebilmeli ve onun dışında bir iş yapmamalarını sağlamalı. Bu konuda rahmetli Turgut Özal çok iyiydi. Çünkü rahmetli Özal memuriyetten geldiği için kimin nerede engel çıkarıp işi uzatacağını biliyordu ve hemen müdahale ediyordu. Başbakanın çevresinde de böyle bir ekip olmalı.

“Yatırımda tek alternatif değiliz”

Yabancılar yeni teşvikten yararlanır mı? Yeni yabancı yatırımları gelir mi?

Sadece yeni yatırımcı gelecek diye düşünmemek lazım. Mesela Türkiye’de mevcut yabancı yatırımcılar var. Yeni yatırımcılar Arap yatırımcılar için önemli olabilir. Çünkü Arapları biz çok çekemedik şimdiye kadar ama Batılı yatırımcılar Türkiye’de çok var. Örneğin 50 senedir Türkiye’de yatırımı olanlar var ve bunlar yeni teşvik sistemi ile ilave yatırımlar yapabilir. Yeni yatırımcının gelmesi şart değil, hali hazırda olan yatırımcılar yatırımlarını genişletebilir, daha fazla istihdam sağlayacak yatırımlar yapabilir, bölgeye buradan ihracat yapmak için kapasiteyi arttırabilir. Açıkçası hep böyle yeni bir adam gelmesini beklemeyelim çünkü mevcutlarında arttırılmasını sağlamamız lazım. Örneğin firmalar bölgesel merkezini Türkiye’ye taşıyabilir. Yeni teşvik sistemi iyi anlatılırsa şu dönemde zamanlama olarak iyi zamanlama çünkü dünyada kriz var ama birikmiş fonlar da var. Bu fonlar şu an ne yapacaklarını bilmiyorlar, kendi ülkelerinde büyüme yok o yüzden orada yatırım yapmıyorlar. Büyüyen pazarlara gitmek zorundalar. Bu yüzden yatırımcılar Çin, Brezilya, Hindistan, Rusya, Türkiye, Endonezya gibi büyüyen pazarlara gitmek zorunda. Dolayısıyla bu ülkelerin kendi aralarında yatırımcı kapma yarışı da var. Örneğin merkezi New York’ta olan büyük bir yatırımcı firma var ve elinde yatırım yapması gereken fonlar var. Nereye yatırım yapacak? Amerika’da kriz var oraya yatırım yapmaz. Alternatifleri düşünür. Mesela Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler de yapabilir Türkiye’ye de bu yüzden kendimizi tek alternatif olarak görmemiz lazım. Yabancı yatırımcı, en iyi ortamı nerede görürse oraya yatırım yapar.



“Yerli yatırımcı ile yabancı yatırımcı rakip değil”

Yeni teşvik paketinde yoğunluk Güneydoğu bölgesi üzerineydi. Yabancı yatırımcı sizce göz ardı edildi mi?

Hayır, göz ardı edilmedi… Çünkü Başbakan’ın en fazla önem verdiği şeylerden biri yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çekmek. Başbakan teşvik paketini açıkladığında özel bir vurgu yapmadı çünkü bunu söylemesi hukuken doğru değil. Çünkü yabancı yatırımcıya yerli yatırımcıya oranla avantaj vermiyoruz. Bütün yatırımcılar için Türkiye’nin cazip hale gelmesi lazım. Türkiye’de zaten para çok fazla olmadığı için bütün yatırımcı için cazip hale gelmesi demek yabancı yatırımcıyı dolaylı yoldan davet etmek demektir. Yabancı yatırımcı ile yerli yabancı rakip değil. Rakip olmadığı için de özel vurgu yapmasına gerek yok.

“Fazla tüketen ülkeler, yatırımcıların sevdiği ülkelerdir”

Ne kadarlık bir yatırım gelir?

Yeni teşvik paketi yanında hukuki düzenlemeler, alt mevzuatlardaki düzenlemeler, yerel idarelerdeki uygulamalarda yapılacak düzenlemeler de tamamlanırsa, iyi bir gözetim ve izleme yapılırsa 2007 yılında 22 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırımını çok rahat aşabiliriz. Bence Türkiye’nin potansiyeli yılda 30-40 milyar dolar doğrudan yabancı yatırımıdır. Eğer mahkemelerimiz iyi çalışırsa, rüşvet azalırsa, bürokrasi iyi çalışırsa, belediyelerimiz ruhsat gibi konularda zorluk çıkarmazlarsa açıklanan yeni teşvik paketi ile bu rakam 50 milyar doları rahat bulabilir. Çünkü Türkiye’nin hem kapasitesi çok hem ihtiyacı çok. Nüfusumuz hızlı bu yüzden talep de hızlı. Türkiye’de herkes bankadan borç alıp para harcıyor. Aslında böyle bir ülkeyi yatırımcılar çok sever. Çünkü yatırımcı tüketici istiyor. Bizim ülkede de herkes gücünden de fazla tüketmek istiyor. Bankadan kredi alıp eğlenceye harcayan insanların bulunduğu bir ülkedeyiz. Dolayısıyla bu kadar fazla tüketen ülkelerde yatırımcıların sevdiği ülkelerdir.



“Cari açığın önemi anlaşıldı”

Cari açığa nasıl bir katkı sağlar?

Yeni teşvik paketi cari açığa ciddi bir vurgu yapıyor. Bu konuyu nihayet anladık diyebilirim. Çünkü geçmişte bu konuyu söylediğimiz zaman bazı bakanlarımız dahil “mühim değil zaten finanse ediyoruz” diyorlardı. Mesele bu değil, finanse edersin ama borcun çok artar, sonra bir yerde krize girersin ve döviz fırlar. Aslında o noktalara varmadan finanse etmek lazım. Bu yüzden hükümet bunun farkına vardı ve cari açığı azaltacak ara malların üretimini giderecek yatırımlara çok daha fazla teşvik verecekler.

3 Nisan 2012 Salı

Elektrik ve doğalgaz zammına çare: enerji piyasasının liberallaşmesi!



Elektrik ihtiyacının yarısını doğalgazdan üreten Türkiye, doğalgaz fiyatlarının dünya piyasalarındaki artışını faturalara yansıttı. Elektriğe konutta yüzde 9.26 zam yapılırken, doğalgaza ise yüzde 18.72 zam geldi. Turcas Petrol’ün CEO’su Batu Aksoy enerjide liberalleşmenin yüksek enerji fiyatlarının önüne geçeceğini belirterek “Liberalleşme uzun vadede faturalara olumlu yansır” diyor.

Metin Algül / metin.milat@gmail.com



Uluslararası ham petrol, petrol ürünleri ve döviz kurlarındaki yükselme enerji piyasalarını etkiliyor. Hükümet ilk olarak elektriğe yüzde 9.26 zam yaptı. Daha sonra ise doğalgaza yüzde 18.72 zam geldiği açıklandı. Enerji piyasasının liberalleşmesi halinde uzun vadede bunun vatandaşın cebine yansıyacağını söyleyen Turcas Petrol’ün CEO’su Batu Aksoy, “ Buradaki mesele suni fiyatlamalarla fiyatları düşük tutmak değildir. Çünkü bunun faturası dönüp dolaşıp tekrardan vatandaşa yansır. Burada önemli olan konu uzun vadede ülkemize yatırımları çekebilmek ve arz ile talebi dengede tutabilmektir” diyor. Türkiye’nin doğalgaza olan bağımlığını azatlamak için enerji de çeşitliliğe gitmesi gerektiğini belirten Aksoy, Türkiye’nin artık kömür, jeotermal, rüzgar, solar gibi yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla önem vermesi gerektiğini düşünüyor.

“15 bin megavat kurulu güç özel sektöre satılacak”

2019 yılına kadar enerji piyasasında liberalleşmenin sağlanacağını açıkladınız. Bu uzun bir süre değil mi?

Hayır. 2019 ana hedef değil bu daha hızlı da gerçekleşebilir. Geçmişe baktığımız zaman Türkiye’de liberalleşme çalışmaları gerçek anlamda 2001 yılında başladı. Bugün aradan 11 yıl geçti. Geldiğimiz noktada ise önemli adımlar atıldığını görüyoruz. Örneğin, 2001 yılında Elektrik Piyasası Kanunu, Doğalgaz Piyasası Kanunu çıktı. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) 2002 yılında kuruldu ve lisanlar vererek özel sektörün yatırım yapması teşvik edilmeye başlandı. Bu süreç içerisinde özel sektör yatırımlarında artış oldu. Başta özelleştirmeler olmak üzere önemli adımlar atıldı. Fakat üretim santrallerinin özelleştirilmesinde, dağıtım bölgelerinin özelleştirilmesinde yapmamız gereken işler var. Özellikle devletin sahip olduğu, elektrik üretim anonim şirketinin sahip olduğu 15 bin megavat kurulu güç civarında bir kapasitenin özel sektöre satışı söz konusu. Türkiye’de dağıtımda 21 bölge var. Bunun şimdiye kadar yarısı özel sektöre devredildi. Geri kalanının da özel sektöre devredilmesi gerekiyor. Dolayısıyla ülkemizin menfaatlerini koruyarak en optimum şekilde satmak için dünyadaki ekonomik krizin biraz daha geçmesi ve finansman ortamlarının iyileşmesi gerekiyor. Bunlar hızlanırsa 2014-2015 yılına kadar bu sürecin yüzde 80’ni tamamlayacağız tamamı ise 2019 daha gerçekçidir.

Enerji piyasasının liberalleşmesi vatandaşın cebine nasıl yansır ve faturalarda bir düşüş olacak mı?

Kısa vadeli kazanç elde etmek kolay değildir. Enerji uzun vadeli bir perspektif gerektirir. Benim konuya bakış açım ise bir yerde yeterince arz yoksa ve talep artıyorsa ekonominin en basit kuralı fiyatlar artar. Türkiye’de talep her geçen artıyor çünkü Türkiye büyüyor. Ne zaman ki arz yeterince olur veya fazlası olur fiyatlar düşer. Dolayısıyla bunu her zaman dengede tutmak lazım. Buradaki mesele suni fiyatlamalarla fiyatları düşük tutmak değildir çünkü bunun faturası dönüp dolaşıp tekrardan vatandaşa yansır. Burada önemli olan konu uzun vadede ülkemize yatırımları çekebilmek ve arz ile talebi dengede tutabilmektir. Bunu yapabilmek içinde yerli, yabancı yatırımcılar gelişmiş ve liberal fiyatların arz talep ve maliyetler tarafından ve rekabet tarafından oluştuğu bir piyasa görmek isterler. Dolayısıyla ben liberizasyonun fiyatların artmasına değil tam tersine uzun vadede düşmesine veya normalde artışın da daha yavaş olmasına sebebiyet vereceğini düşünüyorum.

Türk ekonomisinin en büyük sorunu cari açık. Peki, enerjide liberalleşmesi halinde bunun cari açığa nasıl bir etkisi olur?

İlk olarak cari açığın sebebine bakmak lazım. Cari açığın bu kadar yüksek olmasının sebebi Türkiye’nin bir doğalgaz ve petrol üreticisi olmaktan ziyade ithalatçısı bir ülke olmasından kaynaklanıyor. Cari açığın kısa vade de ortadan kaldırılması gibi bir şey çok gerçekçi değil. Bunları ancak azalmak için bir takım önlemler almak gerekir. Bu da tüm ithalatın yoğun olduğu sektörlerde yerli üretimi arttırmaya çalışmaktan geçer. Türkiye bunu birçok sektörde yapıyor. Hükümetin politikası bu yönde olduğu için petrokimya, tekstil, demir-çelik, otomotiv gibi birçok sektörde ithalatın önüne kesmek için planlar alıyor. Enerjide bunu nasıl yapabiliriz? Akdeniz veya Karadeniz’de petrol veya gaz bulabilirsek çok iyi olur. Fakat bulamazsak o zaman enerji verimliliğine yoğunlaşmalıyız. Enerji verimliliği, enerjiyi daha verimli üretip daha az tüketmektir. Bu da ülkede yapacağımız santrallerin en son teknoloji ile en çevre dostu teknolojiler olmasına önem özen göstermekten geçiyor.

Nükleer santraller son dönemin en çok tartışılan konusu, sizin bakış açınız nedir?

İlk olarak bunu vatandaşa çok iyi açıklamak lazım… Bakıldığı zaman gelişmiş ülkeler nükleer enerjiye 50-60 sene önce girdiler. Bugün Almaya, Fransa, Amerika, Japonya gibi dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin nükleer enerjiyi yıllar önce yaptığını görüyoruz. Birkaç tane kötü örneği böylesine bir yatırım imkanının önüne engel çekmesine izin vermemeliyiz. Esasında nükleer enerji en temiz enerji kaynaklarından bir tanesidir. Hiçbir karbondioksit salımı yoktur bu yüzden en temiz ve en verimli enerji kaynaklarından bir tanesidir. Bu uzun vadeli bir projedir. Belki 5 yıl da geri dönüş alamazsınız ama 10-15 yıl geri dönüş alırısınız. Ama ülkemizdeki elektrik maliyetlerinin düşmesine en büyük katkıyı sağlayacak unsurlardan bir tanesidir. Dolayısıyla genel olarak ben Türkiye’de her tür yakıttan enerji üretilmesi gerektiğine enerji çeşitliliğinin cari açık başta olmak üzere birçok probleme kadar çözüm olabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla hem nükleer yapılmalı, hem gaz yapılmalı, hem kömür, hem solar, rüzgar, hidroelektrik, jeotermal, metan gazı gibi ne tür enerji varsa Türkiye’nin her türlü enerji çeşitliliğine yatırım yapması teşvik etmesi lazım.

Birçok ülke nükleer santralini kapatırken biz neden açıyoruz?

Bu ülkelerin tuzu bize göre çok daha kuru. Çünkü bu ülkeler nükleere yatırımı 50-60 sene önce yapmışlar dolayısıyla bunun meyvesini 50-60 senedir yiyorlar. Bu kadar uzun sürede dünyanın en ucuz maliyetli enerjisi sayesinde sanayini geliştirmişsin, gelişimini tamamlamışsın artık doyum noktasına gelmişsin dolayısıyla arık onlar için nükleer enerjileri kapatmak kolay ama biz bunu geçmişte gerçekleştiremediğimiz için halen gelişmekte olan bir ülkeyiz. Fırsat kaçmadan üzerine gidip bence bunu en kısa sürede gerçekleştirmeliyiz. Nükleer yatırımlarına uzun vadede görmemiz lazım. Bugün yapacağımız büyük nükleer yatırımları en azından 5-10 bin megavatlık kısa vadeli yatırımlarla bence Türkiye 2050 yılında gelmek istediği noktaya çok daha erişilebilir bir şekilde gelecektir.

Doğalgazdaki bu hareketlenmenin önüne nasıl geçilebilir?

Türkiye’de doğalgaz çok önemli bir enerji ürünü çünkü Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 50’si doğalgazdan üretiliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin ithal edilen doğalgaza bağılılığı bir gerçek. Rusya, Azerbaycan, İran, Cezayir, Nijerya’dan gaz ithal ediyoruz. Mesele bunu azaltmaya çalışmak. Çünkü bu konuda kriz yaşayabiliriz. Örneğin Türkiye artık yerli ve yenilenebilir kaynaklara daha fazla önem veriliyor. Kömür, jeotermal, rüzgar, solar gibi yakıtlara daha fazla yatırım yapılması lazım. Aslında doğalgazın ağırlığını azaltmamız için enerji çeşitliliğini artırmamız lazım.

Bu bağlamda özel sektör neler yapabilir?

Özel sektör çok önemli bir yerde… Biz özel sektör olaraktan çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Mesela geçtiğimiz sene devreye giren üretim kapasitemiz 3 bin 500 megavat bu senede yaklaşık 3 bin 200 megavat devreye girecek. Bunların hepsi milyarlarca dolarlık yatırım. Ben özel sektörün daha da fazla yatırım yapabileceğine inanıyorum. Bütün mesele yatırım ortamının özel sektör için uygun olmasıdır. Özel sektör de yatırımlarını yaparken çevre dostu ve en doğru ve en son teknolojileri seçmemiz lazım. Çünkü enerjide üretim ve tüketim kadar verimlilik de çok önemli. Belki daha az enerji tüketerek yüzde 20 verimlilik sağlayabiliriz. Dolayısıyla en son teknolojileri en uygun maliyetlerle almak ve yatırım yapmak özel sektörün görevidir.

“Enerji özelleştirmeleri vatandaşı direk etkilediği için yavaş yapılıyor”

Enerjide özelleştirmeler sınırlı mı kaldı?

Evet, daha hızlı olabilirdi. Birçok sektörde özelleştirmeler yapıldı telekomünikasyon, demir çelik, rafineri, petrokimya gibi sektörlerde çok önemli özelleştirmeler yapıldı. Sıra enerji özelleştirmelerine geldi. Enerji çok büyük sektör ve enerji fiyatları özellikle elektrik ve doğalgaz fiyatların vatandaş üzerinde çok büyük etkisi var. Dolayısıyla bunun biraz daha yavaş ve hesap edilerek yapılması çok önemli. Çünkü özelleştirmeleri yaparken yeni yatırımlarında yapılması lazım yeni yatırımlar istenildiği ölçüde yapılamazsa ülkemizin büyümesine de destekleyemeyebiliriz. Dolayısıyla bence bu konuda iyi adımlar atıldı. Dağıtımda özelleştirmelerin yüzde 50’si bitirildi, üretimde de küçük çaplı özelleştirmeler yapıldı. Özellikle bu yıl üretim özelleştirmeleri için düğmeye basılacak.


“Komşularımız enerji üretim, Türkiye ise enerji tüketim merkezi”

Enerji borsasının kurulması ile ilgili ne tür çalışmalar yapılıyor?

Türkiye’nin enerjideki kuvveti üretiminde değil tüketiminde. Dolayısıyla bizim bunu bir avantaja dönüştürmemiz lazım. Komşularımızın birçoğunda enerji üretimi var. Türkiye ise en büyük enerji tüketim merkezi. Bu noktada Türkiye de kurulabilecek bir enerji borsası ile çok daha likit bir enerji pazarı oluşturabiliriz. Almanya’nın Kuzey Batı Avrupa’da oynadığı rolü biz Güneydoğu Avrupa ve Ortadoğu’nun merkezinde bir ülke olarak bir çekim merkezi haline gelebiliriz. Türkiye’nin sadece geçen yıl elektrik tüketimi 230 milyar kilovat saat oldu. Komşularımız ile beraber baktığımız zaman 1.5 milyar kilovat saat… Avrupa enerji borsaları özelleştirilirken bu kadar büyük hacme sahip değildi. Dolayısıyla şu anda enerji borsasının kurulması ile ilgili hükümet elektrik piyasası kanununda bir değişiklik önerisi yaptı bunu yaparken özel sektörü de dinledi. Bu yılın sonuna kadar Elektrik Piyasası İşletme Anonim Şirketi adında bir şirket kurularak enerji piyasasını işletecek borsa görevi yapacak. Enerji borsası özel sektör ile kamunun ortak çalışmasıdır. Sermaye Piyasaları Kurumu ile Enerji Piyasaları Düzenleme Kurumu’nun denetimine tabi olacaktır. Hisse senetlerinin ticaretinin yapıldığı İMKB gibi burada da elektrik, doğalgaz, kömür, karbondioksit salımları ve birçok enerji ile emtianın ticaretinin yapıldığı bir platform olacak