28 Şubat 2012 Salı

Türkiye’nin 2023 hedefleri için Çin’e ihtiyacı var

Geçtiğimiz hafta Türkiye önemli bir konuğu ağırladı. Bu yıl içinde Çin Devlet Başkanı olması beklenen Çin Devlet Başkanı Yardımcısı Xi Jinping’in üç günlük ziyaret için Türkiye’ye geldi. Türk-Çin Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Başkanı Murat Sungurlu, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmak için dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin’le ticaret hacmini 2020’de 100 milyar dolara çıkarması gerektiğini söylüyor.

Metin ALGÜL
metin.milat@gmail.com

Çin’in 2011 GSYİH 7 trilyon ABD dolarına ulaşmış ve dünyanın 2. büyük ekonomisi olduğunu söyleyen Murat Sungurlu, “Çin hem günümüzün hem geleceğin en önemli ekonomik gücüdür. Çünkü hali hazırda kasasında 3.5 trilyon dolarlık bir rezerve sahip” diyor. Türk-Çin Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Başkanı Sungurlu, Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşması için Çin ile ticaret hacmini 2015 yılında 50 milyar dolar, 2020 yılında 100 milyar dolara çıkarması gerektiğini düşünüyor.
Çin Devlet Başkan Yardımcısı Xi Jinping’in ziyaretinde resmi olarak açıklanmasa da Çinli firmalar İstanbul’a yapılacak 3. Boğaz köprüsü ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “çılgın” projesi kanal İstanbul ile ilgilendikleri söyleniyor. Çinli firmalar bu projelere girmek için hükümetin açıklayacağı yeni teşvik sistemini beklediklerini söyleyen Sungurlu, yabancıların daha fazla mülk edinmesi, ticari haklar kazanması ve vizelerin kaldırılması gibi yeni düzenlemelerle daha fazla yabancı yatırımcı, daha fazla Çin’li sermaye Türkiye’ye gelecektir diyor.
Çin devlet başkan yardımcısının ABD ziyareti sonrası Türkiye ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilindiği üzere Çin’den Türkiye’ye bu denli önemli heyet ilk defa geliyor. Sayın Jjinping bu yıl yapılacak değişimle Çin’in yeni lideri olacak. İki ülkenin imzalamış oldukları anlaşmalarla 2015 yılında ticarette 50 milyar dolar, 2020’de 100 milyar dolar hedefi konuldu. Bu ziyaret çerçevesinde 28 anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların en önemlisi enerji alanında yapılan anlaşmalar oldu. Bunun yanında finans alanında, tarım sektöründe, maden sektöründe ve teknolojik anlaşmalar imzalandı. Çok önemli ziyaretler ve görüşmeler gerçekleştirildi. Hafta içersinde de TİM ve TÜÇSİAD’ın ortaklaşa düzenlediği bir iş forumu yapıldı. Bunlar çok önemli gelişmeler. Çin ve Türkiye dünyanın ekonomik anlamda sıkıntılar yaşadığı bu dönemde birbirlerinin farkına yeni vardı diyebiliriz. Çin kendileri için Türkiye’nin hem coğrafi hem yükselen bir ülke olmasını değerlendirmek istiyor. Türkiye’yi Çin’in Avrupa’ya açılan kapısı yapmak istiyor. Tabii bu Türkiye’nin işine gelir. Sayın Xi’nin Türkiye ziyareti, Çin’in Türkiye’nin öneminin farkında olduğunu ve bunu değerlendirmekte kararlı olduğunu gösterir.
TÜRKİYE’Yİ DAHA FAZLA TANITMALIYIZ
Türkiye ile Çin arasında son 10 yıl da ticaret hacmi yaklaşık 24 kat arttı. Bu nasıl gerçekleşti?
Çin her geçen gün gelişen bir ülke… İki ülke de şu anda dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi. Dolayısıyla bu iki büyük ekonomi birbirleriyle büyük ticaret yapıyorlar. Gelişme olan bu iki ülke arasında bu ticaret hacminin daha fazla büyümesi lazım. Örneğin 2011 yılında iki ülke arasındaki ticaret 25 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ancak burada bir dengesizlik var biz 2.5 milyar dolar ihracat yaparken 22.5 milyar dolarda ithalat yapmışız. Türk iş adamları olarak en kısa zamanda bu ticari dengesizliği mümkün olduğu kadar eşit oranlara çekmek için uğraşıyoruz. Geçen sene Çin Devlet Başkanının Türkiye’yi ziyaretinde Sayın Başbakanımız ile birlikte hedef koydukları gibi 10 sene içerisinde iki ülke arasındaki ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak istiyoruz. Bunun içinde bu ziyaretler, iş birlikleri çok önemli. Çin’den Türkiye’ye her ay birkaç tane Çinli iş adamı heyeti geliyor. İki sene evvel Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Çin ziyareti, geçen sene Çin Devlet Başkanı’nın Türkiye ziyareti ve bu sene de Çin Devlet Başkan Yardımcısı olan ve 1 sene sonra Çin Devlet Başkanı olacak Xi Jinping’in Türkiye ziyareti çok önemli. Nisan ayında da Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan Çin’i ziyaret edecek. Bu ziyaretler de sürekli anlaşmalar imzalanıyor. Buradan anladığımız ise Çinli iş adamları Türkiye’yi, Türk işadamları Çin’i yeterince tanımıyor. Bu iki ülke tarihte İpek Yolu’nu hep canlı tutmuşlar. Bizim İpek Yolu’nu canlandırıp iki ülke arasındaki ticaret hacmini daha fazla arttırmamız gerekiyor. Bunun için bizim onlara Türkiye’yi daha fazla tanıtmamız, Türkiye’nin avantajlarını anlatmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye çok güçlü bir ülke, bir ticaret merkezi ve ticaret köprüsüdür.
TİCARİ DENGESİZLİK ANCAK ÇİN YATIRIMI İLE KAPANIR
Türkiye ile Çin arasındaki ticaret hacmi nasıl arttırılabilir?
Öncelikle Çin ve Türkiye ticaretinde önemli bir dengesizlik var. Hem ekonomi bakanlığımız hem biz TÜÇSİAD olarak bu açığın kapatılması adına önemli adımlar atıyoruz. Şunu kesin olarak ifade etmeliyim ki bu ticari dengesizlik sadece Çin’e mal satarak yani Çine olan ihracatımızı artırarak kapatabileceğimiz bir açık değildir. 19 milyar dolarlık bu açık ancak ve ancak daha fazla Çinli yatırımcının değişik sektörlerde ülkemize yapacakları yatırımlarla kapatılabilir. Örneğin Çin’in telekomünikasyon devi Huawei’in ülkemize yaptığı yatırımlar gibi… Gerek Sanayi Bakanlığımız, gerek Ulaştırma Bakanlığımız ve gerekse Ekonomi Bakanlığımız Çinli şirketlere bu konularda birçok kolaylık sağlayacaklarını bildirmiş durumdalar. Çin’in 2011 ihracat rakamları 2 trilyon doları bulmakta ve Türkiye’nin bu ihracattaki payı da % 2 oldu. Çin’in ithalatı ise 1.6 trilyon dolara ulaşmış ve Türkiye’nin bu rakamdaki payı sadece % 0.11 olmuştur. Bu rakamlar ışığında ülkemizin hedeflerine ulaşması için Çin çok önemli bir ülkedir. Derneğimiz (TÜÇSİAD) her yıl en az 2 iş formu düzenlemekte ve iki ülke iş adamlarını bir araya getirip yeni iş ortaklıkları kurulmasını sağlamayı amaçlıyor. Örneğin; geçtiğimiz Ocak ayında Çin’in Shanghai şehrinde bir iş formu düzenledik ve uluslararası arenada ilk 500’e giren 35 Türk inşaat firmasından 15 tanesini Çin’e götürdük. Bu firmaların karşılarına 65’in üzerinde Çin’in önde gelen inşaat firmalarını çıkardık. Forum neticesinde bir inşaat firmamız Çinli bir firma ile anlaşarak 3. Köprü ihalesine ortak girme kararı aldı. Yine bir firmamız başka bir Çinli firma ile Kanal İstanbul projesi için ortaklık anlaşması yaptı.
ÇİN, 3.KÖPRÜ VE KANAL İSTANBUL’A TALİP
Çinli firmaların 3. köprü ve Başbakanın çılgın projesine talip. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda Çinliler yatırım yapar mı?
Çin’in 2011 GSYİH’sı 7 trilyon dolara ulaştı ve dünyanın 2. büyük ekonomisi olmayı sürdürdü. Çin bu bağlamda hem günümüzün hem geleceğin en önemli ekonomik gücüdür. Çin hali hazırda kasasında 3.5 trilyon dolarlık bir rezerve sahip. Sonuç olarak ülkemizin 2023 yılı için belirlediği 500 milyar dolarlık ticaret hedefinin gerçekleşmesi için Çin ile ticaret hacmimizin 2015 yılında 50 milyar dolar, 2020 yılında 100 milyar dolar olması gerekiyor. Çin’in bu rezervinden dünya ülkelerine düşecek paydan olabildiğince fazla faydalanmamız gerekiyor. Yani Çin kasasındaki parayı kullanabilecek yer arıyor. 3. Köprü ve çılgın projenin iyi bir yatırım olacağına inanıyor. Bizim bu fırsatları değerlendirip Çinli yatırımcıları ülkemize çekmemiz gerekiyor. Sayın Xi’nin ülkemize yaptığı ziyarette de Çin tarafı Türkiye’de yapmak istediği 3. Köprü, Çılgın proje, nükleer enerji santrali, otoyol gibi projeleri açıkça Türk makamlarına bildirdi.
YEREL PARA BİRİMİ İLE TİCARET İÇİN ZAMANA İHTİYAÇ VAR
Türkiye ile Çin kendi aralarından kendi para birimleri ile ticaret yapmak istiyor. Bu konuda hangi aşamaya gelinde?
Bu konuda anlaşmalar imzalandı ancak henüz tam olarak hayata geçmiş değil. Bu konuda en önemli adım Çin’in en büyük bankalarından Bank of China’nın Türkiye’de temsilcilik açması oldu. Çalışmalar devam ediyor ancak bu gerçekten kolay değil. İki ülkenin rezervlerini oluşturması ve bu rezervler ile ticaret yapması için zamana ihtiyaç var. Geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve Çin Merkez Bankası (PBC) arasında, Ankara’da düzenlenen bir törenle, ikili bir Para Takas (Swap) Anlaşması (PTA) imzalandı. Söz konusu ikili Para Takas Anlaşması 3 milyar Türk lirası (10 milyar Çin yuanı) tutarında. Bu anlaşma sürecin ne kadar hızlı ilerlediğinin göstergesidir. TL-YUAN anlaşması sonrası ikili ticareti yerel para birimi ile yapılan ilk ticari faaliyet 2011 yılı Mart ayında GENESİS Ayakkabı Firması tarafından gerçekleştirilen bir ithalat işlemi sırasında yapmıştır. Benzer şekilde, Haziran ayında RMB cinsinden ödeme yapmaya başlayan AKBANK, ülkemiz ile Mali İşbirliği Anlaşması müzakerelerinin tarafı konumunda olan China Development Bank ile gerçekleştirdiği stratejik ortaklık sayesinde RMB cinsinden ödeme faaliyetlerini sürdürmektedir.
YENİ DÜZENLEMELER DAHA FAZLA YATIRIMCI ÇEKER
İki ülke arasındaki özel sektör yatırımlarında yaşanan en büyük sorunlar nedir?
Türk-Çin İş Forumu’nda Sayın Bakanımız yaptığı açıklamada yeni bir yasa üzerinde çalıştıklarını söyledi. Yabancıların daha fazla mülk edinmesi, ticari haklar kazanması ve teşvikler kanunu çıkartmayı hedeflediklerini söyledi. Bu yeni düzenlemelerle daha fazla yabancı yatırımcı, daha fazla Çinli sermaye Türkiye’ye gelecektir. İki ülke arasında vize problemi de var. Bu sorunlar aşılırsa ve teşvik yasası çıkarsa Çin’in Türkiye’nin büyük projeleri ile ilgileneceğini düşünüyorum. 3. köprü projesi, alt yapı projeleri, ulaşım, hızlı tren projesi ve Kanal İstanbul gibi projelerle ilgileneceklerini düşünüyorum. Bu düzenlemeler yapıldığı zaman daha fazla Çinli yatırımcı Türkiye’ye gelir.
YABANCI YATIRIMCI GÜVENDE HİSSETMEK İSTİYOR
Peki, yabancı yatırımcılara hükümet nasıl teşvikler verebilir?
Yabancılar buraya geldiklerinde kendilerini rahat, güvende hissetmek istiyorlar, vergi mevzuatı açısından rahat olmak istiyorlar. Getirdikleri parayı istedikleri zaman geri almak istiyorlar. Bu düzenlemeler çok önemli. Bu teşvik yasası önümüzdeki dönemlerde açıklanacak. Bu dediğimiz düzenlemeler olduğu sürece Türkiye’nin avantajının artacağını tahmin ediyorum. Örneğin onlara özel sanayi bölgelerinin kurulması, finans konusunda önlerinin açılması, iki ülkenin kendi para biriminde ticaret yapabilmesi ve kendi bankalarının burada olması Çinlilerin Türkiye’ye gelmesine sebep olacaktır.
ÇİN DE 100 MİLYON DOLARI AŞAN YATIRIMIMIZ VAR
Türk şirketleri de Çin’de yatırım yapıyor. Türk şirketlerinin Çin’deki yatırım büyüklüğü nedir? Hangi sektörlere yatırım yapıyorlar?
Çin son yıllarda üretimini kendi iç pazarına yöneltmesi ve kendi halkının ihtiyaçlarına yetmemesi Çin’in yüksek tüketim gücünün göstergesidir. Çin’in iç pazarının büyüklüğünü ve global rekabet koşullarını dikkate alan firmalarımız da, Çin’de yatırım yapmaya ve Çin’i, diğer bölge ülkelerine açılan bir “kapı” olarak değerlendirmeye başlamıştır. Hali hazırda, deri, tekstil, sanayi tipi çuval, çamaşır makinesi, çelik boru, lojistik alanlarında Çin’de yatırım yapan Türk şirketlerinin toplam yatırımları 100 milyon doları aşmış bulunmaktadır.
Türkiye ile Çin’in dış ticaret hacmi Türkiye’nin Çin’e verdiği dış ticaret açığı
2007 14.2 milyar dolar -12.1 milyar dolar
2008 17 milyar dolar – 14.2 milyar dolar
2009 14.2 milyar dolar – 11 milyar dolar
2010 19.4 milyar dolar – 14.9 milyar dolar
2011 24.1 milyar dolar – 19.2 milyar dolar

26 Şubat 2012 Pazar

YUNANİSTAN İFLAS ETMEZ

Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz halkı sokaklara döktü. Binlerce kişi meydanları ateşe verdi. Atina’dan intihar eden insanların görüntüleri gelmeye başladı. Avrupa krizinin belirli ölçülerde çözüldüğünü söyleyen piyasa uzmanı Yunus Kaya, “Tek sorun Yunanistan… Ama Yunanistan da batacak gibi gözükmüyor. Avrupa Merkez Bankası piyasalarda para bollaştırınca en kötü senaryo ortadan kalktı” diyor.
METİN ALGÜL / metin.milat@gmail.com
Avrupa son yılların en kötü dönemini geçiriyor. Gittikçe derinleşen ekonomik kriz birçok iktidarı koltuğundan etti. Krizin çözümü için teknokrat hükümetler göreve getirildi. Ancak Avrupa’dan gelen haberlere baktığımızda ortada hala bir anlaşma yok. Yunanistan’dan gelen görüntüler sokak isyanlarını gözler önüne seriyor. Yunanistan’ın Avrupa krizinin başından bu yana yüzde 50 fakirleştiğini Gedik Yatırım Araştırma Uzmanı Yunus Kaya, Yunan meclisinden son geçen düzenleme ile halkın maaşlarında yüzde 20 indirime gidildiğini ve 10 yıl boyunca zam verilmeyeceğinin taahhüt edildiği için Yunanistan’da yaşananların bir isyana dönüştüğünü söylüyor. Yunanistan ve Avrupa’nın anlaşmaktan başka çarelerinin olmadığını belirten Kaya, Yunanistan’ın Avrupa’dan belirli konularda taviz istediği için şu an anlaşmanın yapılamadığını ancak uzlaşmanın sağlanacağını söylüyor ve “Çünkü uzlaşma olmazsa bu hem Avrupa hem de Yunanistan için kabus olur” diye konuşuyor.
Bu yıl piyasalar açısından en önemli riskler neler olacak? Zira cari açık konusunun önemini bir nebze kaybettiğini görüyoruz. Peki, piyasalar bundan sonra hangi riskleri dikkatle izleyecek?
Geçen yılın sonlarına doğru borsalarda hızlı bir düşüş yaşandı. Bu yıl da 9 Ocak’ta piyasalar dipleri gördü. O tarihte cari açık kasım ayı verisi açıklandı. 2 yılın ardından cari açık ilk defa düşüşe geçmişti. Bu haber yurt içi piyasalarda olumlu algılandı ardından Amerikan Merkez Bankası (FED) 2014 yılının ikinci yarısına kadar faiz oranlarını düşük seviyede tutacağı açıklandı bu da piyasalardaki yükseliş hareketini devam ettirdi. Art arda gelen bu iki haber piyasalarda olumlu hava yarattı. Bunun dışında üçüncü önemli bir gelişme var ki, piyasalardaki etkisi çok yüksek oldu. Avrupa Merkez Bankası yıllar sonra piyasaya para verdi. Bunu yaparken de İspanya, İtalya tahvil faizleri yüzde 7’lere ulaşmıştı. Özellikle İtalya’nınki yüzde 7’lerin çok üzerine çıkmıştı bu artık kontrol edilebilir olmaktan uzaktı. Avrupa Merkez Bankası tahvil alıyordu ama yetersiz oluyordu bunun yerine alternatif olarak bankalara kaynak verip bankaların bu ucuz parayla devlet tahvili alarak devlet tahvil fiyatlarını düşürdüler.
Bunun için Aralık ayının sonlarında ihaleye çıktılar. Bu ihalede 500 milyar Euro’luk bir satış gerçekleşti. Bankalar uzun vadeli krediyi aldılar şimdi şubat sonunda bunun ikinci adımı gelecek. Burada da yeniden Avrupa merkez bankası bankalara para veriyor. Bu da bankaların kısa vadeli döndürme problemini ortadan kaldırıyor böylece banka iflasları gündemden kalkıyor. Bunun dışında bankalar ucuz kaynak buldukları için bunu değerlendirecek yeni yerler arıyorlar ve tahvil alıyorlar. Böylece riskler azalıyor ve para bolluğu oluşuyor. Avrupa Merkez Bankasının bilançosu, Amerikan Merkez Bankasının bilançosunu geçti. Bu çok fazla rastlayacağımız bir şey değil. Amerikan Merkez Bankası para bolluğu yaşatmıştı krizden sonra ve geçen yıl Amerika ekonomisi, Avrupa ekonomisine göre daha hızlı büyüdü. Son gelen verilere baktığımızda da Amerika ekonomisinin hala iyi gittiğini gösteriyor. Avrupa merkez bankasının bu yönde müdahaleleri Avrupa krizinin sonun geldiğini gösteriyor. En çok sıkıntıyı Yunanistan yaratıyor. Yunanistan sorunu hala tam çözülmüş değil. Avrupa için aslında en kötüyü geride bıraktık. Çünkü Avrupa Merkez Bankası para bollaştırınca en kötü senaryolar geride kaldı. Bankaların batma riski ortadan kalktı bunun yanında devlet riskleri de ortadan azalıyor tek sorun Yunanistan ama o da batacak gibi gözükmüyor.
Yunanistan’ı kurtarma paketi tekrardan gündemde… Avrupalı liderler geçtiğimiz hafta bu paketi onaylamak için toplanacaktı ancak toplantı bu haftaya kaldı. Buradan çıkacak kararlardan piyasalar nasıl etkilenir?
Bu paketin onaylanması çok önceye dayanıyor. İlk önce Yunanistan’a 130 milyar dolarlık yardım yapacağız dediler. Sonra Yunanistan’dan bu parayı almak için bazı tavizler istediler. Hükümet ilk olarak buna direndi ama sonra hükümet değişti teknokrat bir hükümet geldi. Onlar da yasayı bu hafta meclisten geçirdi. Ama bu sefer de yetersiz görülüyor çünkü Avrupa, Yunanistan’dan yeni taleplerde bulunuyor. Ama uzlaşmanın olacağını düşünüyorum çünkü uzlaşmanın olmaması iki taraf içinde kabus olur. Yunanistan’da alabildiğince Avrupa’dan taviz almaya çalışıyor. Çünkü Yunanistan krizin başından beri yüzde 50 fakirleşti. Meclisten geçen son düzenleme ile halkın maaşlarında yüzde 20 indirime gidiliyor ve 10 yıl boyunca maaşlara hiç zam almamaları sağlanıyor. Halk her geçen gün daha da fakirleşiyor. Bu da halk isyanına dönüşüyor. Bu isyanların tek nedeni de halkın gittikçe fakirleşmesi.
Peki, Yunanistan için en kötü senaryo nedir?
“Biz sana para vermiyoruz kendi başının çaresine bak” derlerse, bu Yunanistan’ın sonu olur. Yunanistan’dan finansal alacakları olanlar ve finansal şirketler peş peşe batar. Bunu da Avrupa kaldıramaz çünkü birçok Avrupa ülkesinin Yunanistan’da yatırımı var. Bu kriz böylece Avrupa’nın tümüne yayılır. Yunanistan ile ticaret ve yatırım yapan şirketler ve ülkeler sıkıntıya girer. Bu böyle zincirleme bir kaos şeklinde yayılacaktır.
Türkiye nasıl etkilenir?
Bir ülkenin batması uzun zamandır göründüğümüz bir şey değil. Eğer batmasına müsaade edilirse piyasalarda çok sert satış dalgaları gelir çünkü insanlar nakde geçmek ister, altın fiyatları yukarı doğru gider. Türkiye’de dolar kuru yukarı gider, yurt dışında Euro hızla değer kaybeder dolar hızla değer kazanır. Türkiye bundan tabii ki olumsuz etkilenir hisse satışları artar, Yunanistan’ın batmasından ilk etapta negatif etkileniriz ama daha sonra toparlarız diye düşünüyorum.
“Ekonomi küçüldüğünde borsalar değer kazanıyor, büyüdüğünde kaybediyor”
2012’de İMKB’deki beklentiler nedir? Borsa bu dönemlerde 60.000 seviyesinde yılsonunda 65.000 seviyesini göreceği söyleniyor. Bu açıdan sizce nasıl bir yıl bekliyor?
İki unsur var burada… Birincisi Türkiye 2011 yılında ilk 9 ayda Çin ile beraber dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi. Bu hızlı büyüyen ekonominin borsası geçen yıl Türk lirası olarak yüzde 23 dolar bazında ise yüzde 45 değer kaybetti. Yani büyümeyi fiyatlara yansıtmadılar. 2008 krizinde de bunu yaşamıştık. Türk ekonomisi büyüdükten sonra küçülmeye geçmişti. O sene yüzde 5 küçüldüğü zaman o sene borsanın değer artışı yüzde 90’na ulaşmıştı. Bu da bize şunu gösteriyor ekonomi küçüldüğü sene borsalar değer kazanabiliyor, ekonomi büyüdüğü seneler ise borsalar değer kaybediyor. Bunlar paralel seyretmiyor. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi olmamıza rağmen İMKB niye değer kaybetti? Seneye bu ülke bu hızlı büyümenin arkasında yavaşlayacak hatta küçülecek. Şimdi 2012’nin ilk günlerinde alımlar geldi bunun da nedeni aslında Türkiye o kadar hızlı küçülmeyeceğini gösteriyor. Borsa bizim için ekonomik gösterge diyebiliriz. Bu yüzden önümüzdeki dönemde cari açığın azalması, enflasyonun düşmesi, yabancı para girişinin devam etmesi gibi şartlar devam ettiği sürece İMKB 65.000 seviyelerine çıkar.
“Bu sene 20 tane halk arz gerçekleşir”
Bu sene İMKB’de halk arzlar ne seviyede olur?
İMKB’de son iki yıldır halka arz rekoru kırılıyor. Her sene 20 tane şirket halka açılıyor. Bu senenin ilk halka arzı da geçtiğimiz hafta gerçekleşti. Bu senede 20 tane halk arz bekliyoruz. Çünkü piyasa şu anda buna müsait. Artık promosyonlu halka arzlar yapılıyor. Bunun dışında zaten halka açık olup borsada işlem görmeyen 250 tane şirket var. İMKB yaptığı araştırma sonucunda bunların 50 tanesinin bu sene işleme başlayabileceğini söylüyor.
“Kriz dönemlerinde altın ve dolar her zaman kazandırmıştır”
Getiri açısından değerlendirdiğimizde İMKB’nin diğer yatırım seçenekleri arasında nasıl bir performans göstermesini bekliyorsunuz? Altın, dolar gibi seçenekler arasında bu sıralama yapıldığında 2012’de en çok ne kazandırır?
Geçmişten bu döneme, verilere baktığımızda, ne zaman kriz varsa o sene altın ve dolar yatırımcısına kazandırmış ama ne zaman kriz bittiyse de altın ve dolar o sene kaybettiren, borsa da en çok kazandıran yatırım olmuştur… Eğer Avrupa krizinin daha da derinleşeceğini düşünüyorsanız dolar ve altın alın. Dolar kuru 1.90’a geldiğinde Merkez Bankası müdahale etti. Merkez Bankası’nı takip edin. Merkez Bankası satıyorsa siz de satın. Örneğin o gün 1.90’den dolar satanlar bugün kur 1.75’e gelince kar ettiler. Hala da dolar almamalarını düşünüyorum çünkü daha da aşağıya gitme durumu var. Zira Avrupa Merkez Bankası’nın likiditesinin arttırması, Amerikan Merkez Bankasının likiditesinin arttırması, piyasalarda para bolluğunun piyasaları daha da yukarı çekeceğini ve krizin geride kaldığını da dikkate alırsanız, yani kriz bittiyse dolar ve altın sat borsa al. Borsa 65.000 seviyesine giderken dolar kuru da 1.65’e inebilir.
“Merkez Bankası son dönemlerde kenara çekildi”
Merkez Bankası’nın piyasalara yaptığı müdahalelerde başarılı oldu mu?
Merkez Bankası marjinal hareket ediyor diyebiliriz. Aşırı uç noktalarda piyasaya müdahale ediyor. Aralık ve Ocak ayı başlarında marjinal hareket etmesi gerekliydi. Merkez Bankası bu dönemlerde neredeyse her gün politikasını değiştiriyordu. Bu piyasalarda kargaşaya yol açıyordu. Merkez Bankası, piyasalar bu aralar normal olduğu için kenara çekildi ve sadece piyasaya küçük müdahalelerde bulunuyor. Ancak geçtiğimiz dönemlerde marjinal müdahalelerde bulunuyordu. 1.35 milyar dolarlık satış ihalelerine çıkabiliyordu ayrıca piyasa direk müdahale satışı yapıyordu. Yılın ilk 3 günü piyasalara direk müdahale etti. Ancak piyasalar normale döndüğü için Merkez Bankası şu anda izleyici durumunda. Merkez Bankası, dolar kuru 1.65’lere gelirse yeniden alıcı olarak müdahale edebilir.
“Finans merkezinin kurulma nedeni, sıcak paranın devamlılığını sağlamak”
Ataşehir’de kurulması planlanan finans merkezi İstanbul’a ne kazandırır?
Para girişini arttırır… Örneğin, Londra bir finans merkezidir o yüzden Avrupa’nın mali işlemlere vergi gelmesi konusunda Almanya ve Fransa’nın teklifine karşı geliyor. Finans merkezi olduğu için para sık geliyor ve oradan vergi almaya kalkarsa doğal olarak zarar görecek. Türkiye’de bunun yapılmasının en önemli nedeni de budur. Türkiye civardan gelecek paranın merkez üssü olursa Türkiye’nin finansman sorunu kalmaz. Sıcak para akışını sağlam tutmak için bunu başarmaya çalışıyorlar ve o gelen para kolay kolay çıkmayacaktır. Projenin amacı sıcak paranın devamlılığını sağlamak. Sıcak para beraberinde sabit sermaye yatırımı da getirir, bu da Türkiye’nin kalkınmasına destek olur.